Genel
Demokratik Ulus İnşasında Şehir Savaşı ve Gençliğin Rolü – 2
Gençlik, ilk önce demokratik komün yaşamını yaşamalı ve özgür yurttaş olarak toplum içinde komünal yaşamı geliştirerek öncülük edebilmelidir.
YCK’DEN GÜNÜMÜZE GENÇLİĞİN OYNADIĞI ROL
Kürdistan Özgürlük Hareketi PKK, bir gençlik hareketi olarak çıkış yaptığı için ayrıca bir gençlik örgütlenmesine ihtiyaç duymadı. Fakat 15 Ağustos 1984 hamlesiyle birlikte gerillanın Kürdistan’da gelişmesi ve kıra dayalı savaşın başlamasıyla birlikte, şehirde yeniden bir gençlik çalışması ihtiyacı doğdu. Bu temelde 1987’de Önder APO, bizzat kendisi Avrupa’da YCK (Yekitiya Ciwanen Kurdistan)’yi kurar. YCK özellikle Türkiye üniversitelerinde ve Kürdistan’da kendisini örgütler. Esas çalışması Kürdistan’da gelişen gerilla mücadelesini öğrenci gençliğe tanıtmak ve bu temelde gençliği örgütleyerek gerillaya katmak; yine şehirlerde gelişen serhıldanlara öz savunma gücü olarak öncülük yapmak, sömürgeci faşist devlet kurumlarını ve sömürgeciliğe destek veren kesimleri hedef almak ve etkisiz kılmak.
Önder APO’nun geliştirdiği yeni paradigma (Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü paradigma) ile 2005’te YCK kendisini feshetti ve yeni paradigma ekseninde gençlik hareketi KOMALEN CIWAN adıyla kuruluşunu ilan etti. Toplumun motor gücü olan gençliğin yeni paradigma ile birlikte tarihi rol ve misyonu daha da önemli bir hal alır. Artık eskisi gibi sadece katılım çalışması yapmak ve toplumsal eylemselliklerde bilinen öz savunma yöntemleriyle düşmana saldırmak olmamalıdır. Gençlik elbette bunları yapmaya devam edecektir. Burada ifade edilmek istenen yeni paradigmayla gençliğin sorumluluk alanlarını arttığı ve gençliğin kendisini buna göre örgütlemesi gerektiğidir. Gerillalaşma için katılım çalışması en kutsal çalışmadır, fakat gençliğin kendisini bununla sınırlandırması, Önderliğin önümüze koyduğu demokratik ulusu inşa etme çalışmalarına öncülük düzeyinde kendisini aktif olarak katmaması, öncülükte istenilen rolünü yerine getiremez. Özellikle gençlik hareketinde mücadeleye tek yönlü bakış beraberinde gençliğin ruhuna ters olan dar, dogmatik, çok fazla okumayan, araştırmayan ve kendisini Önderlik ideolojisinde derinleştirmeyen bir gençlik profili açığa çıkarmaktadır ki buda gençlik açısından mücadelede istenilen öncülük rolünü oynayamama gibi bir durumu açığa çıkarır. Önderlik 2013 Newrozunda yazdığı manifestoda öncülük için ”ne eskisi gibi bir yaşam ne de eskisi gibi bir savaş olur” dedi. Eskisi gibi bir yaşam olmaz dediğinde aslında bugüne kadar halkın demokratik ulusun dokuz boyutunda örgütlenememesinin kabul edilmeyeceğini, sadece bilinen toplantı, yürüyüş ve mitinglerle mücadelenin yürütülemeyeceğini vurgulamaktadır. Yeni yaşamın amentüsü Kürdistan’da demokratik ulusun dokuz boyutunu örgütlemektir. Bununla birlikte halkımızı devrimci halk savaşına göre eğitme ve motive ederek Önder APO’nun ‘savaşan halk gerçeği’ olarak ifade ettiği halk gerçeğini ortaya çıkarabilmektir. ‘savaşan halk gerçekliğini yaratmak’ ise ancak demokratik ulusun dokuz boyotunu örgütleyerek ortaya çıkarılabilir. Buna her düzeyde öncülük edecek olan da gençlik hareketidir. Yine Önderliğin ”eskisi gibi bir savaş olamaz, eskiyi kat be kat aşan bir savaş gelişir. Bu savaş sadece dağ ile sınırlı kalmayacak, dağ ile birlikte şehirler de birer savaş alanlarına dönüşecektir” tespiti 2015 Haziran’ında yapılan seçim sonrası TC faşist rejimin Kürt halkına karşı başlattığı topyekûn imha konsepti ve bu imha konseptine karşı gelişen devrimci halk savaşımız, mücadelenin bu minvalde gelişeceğini bize göstermiştir.
DEMOKRATİK ULUS İNŞASINDA GENÇLİK
Önderlik, demokratik ulus tanımlamasını yaparken Kürtler için iki boyutlu ele almaktadır; ”Kürtlerin uluslaşmasını bu iki temel kavramlar bağlamında öncelikle iki boyutlu düşünmek mümkündür. Birincisi, zihinsel boyuttur. Kendi dil, kültür, tarih, ekonomi ve nüfus yoğunlaşmalarını ihmal etmeden, bu temel alanlara ilişkin bilinçli hallerini ortak dayanışma duygusuyla birleştiren zihinsel dünyayı (ORTAK ZİHNİYET DÜNYASI) paylaşanların varlık boyutlarından bahsediyoruz. Bu boyutta temel kıstas, eşit ve özgür bir dünya hayalini, projesini zihinsel olarak paylaşmaktır. Bu zihniyet dünyasına özgür bireylerin komünal dünyası veya ütopyası da diyebiliriz. Mühim olan farklılıkları reddetmeyen bir eşitlik ve özgürlük zihniyetini kamusal alanda, toplumun ahlaki ve politik dünyasında SÜREKLİ yaşatmaktır. YİRMİ DÖRT SAAT DEMOKRATİK ZİHNİYETLE YAŞAMAKTIR’ Zihinsel boyut, ulus olmak isteyen birey ve toplulukların düşünce ve hayal dünyasını ve dayanışma duygusunu ilgilendirdiğinden sınırlı bir düzenlemeyi gerektirir. Bunun için bilim, felsefe ve sanat )din de dâhil) eğitimini geliştirmek ve bu amaçla okullar açmak başta gelen pratik çalışmalardır, ulus olmaya ilişkin zihniyet ve duygu eğitimi bu okulların görevidir.”
Önderlikten yaptığımız bu alıntıda da görüldüğü gibi olmak gerekmektedir. Demokratik ulusun inşasının, demokratik ulusun zihniyetini ilk önce kendi kişiliğinde inşa edebilmek gerekiyor. Bunun için de bireyi-ulusu var eden dilini, kültürünü, tarihini yani bir toplumun bütün ortak ahlaki değerlerini yaşayan, bununla birlikte var olan bütün farklılıklara inançlara, etnisite ve topluluklara saygı gösteren ve ortak yaşama iradesini gösteren bir zihniyete sahip yaratılması esas olmalıdır. Bu da tabi ki yoğun bir eğitimle mümkün olabilir. Devletçi sistem, özelde ulus devlet kendisini var edebilmek için oluşturduğu okul ve üniversitelerle zihniyetini topluma aşılıyor. Çünkü toplumun geleceği çocuklar ve gençlerdir. Çocuk ve gençleri hangi sistem eğitirse var olan toplum da ona göre şekillenir. Bunun için demokratik ulusu ve onun zihniyetini inşa etmek istiyorsak çocuk ve gençlerin eğitimini hiçbir koşulda ertelememek lazım. Burada kendisini bilinçlendiren, örgütleyen ve öncülük misyonu bulunan gençlik hareketine büyük bir görev düşmektedir. Gençlik hareketi, büyük bir yaratıcılıkla her mahalle, ilçe ve ilde kendisini örgütleyerek ocak, okul ve akademiler açıp başta çocuklar olmak üzere bütün gençleri eğitebilir ve düşmanın çocuk ve gençlere dönük geliştirdiği özel savaş politikalarını boşa çıkarabilir.
İkinci boyut için Önderlik şöyle diyor; ‘Demokratik ulus olmanın ikinci boyutu, bedensel varoluşun yeniden düzenlenmesidir. Bedensel boyutun temelinde demokratik özerklik yatar. Demokratik özerkliği geniş ve dar anlamda tanımlamak mümkündür. Geniş anlamda demokratik özerklik demokratik ulusu ifade eder.” Demokratik ulus, Demokratik özerklikle ya da diğer bir deyimle demokratik özyönetimle kendisini bedene kavuşturur. Bu bedenleşme yukarıda dile getirdiğimiz demokratik ulusun dokuz boyutu ile kendisini pratikleştirir. Toplumun motor gücü olan gençlik kendisini sadece dokuz boyut içinde öz savunma alanında örgütler diğer boyutları kendisi için önemli görmez ve kendisini katmazsa toplumun öz savunmasını da yapamaz. Çünkü bütün boyutlar iç içe ve birbirine bağlıdır. Dolayısıyla gençlik kendisini her boyutta örgütlemeli ve bütün inşa çalışmalarına öncülük edebilmelidir. AKP faşizminin 24 Temmuz da yeniden devreye koyduğu imha konseptine karşı başta Cizir ve Sur da olmak üzere Kürdistan’ın birçok il ve ilçesinde gelişen öz yönetim direnişlerinde demokratik ulusun dokuz boyutunda halkı örgütleyemediğimizden devrimci halk savaşımımızda istenilen başarıyı sağlayamadık. Bu direnişlerde destan yazan, büyük tarihi direnişler gelişti. Bu tarihi direnişle düşmanın çökertme planları boşa çıkarıldı. Fakat tam anlamıyla Önder APO’nun ‘savaşan halk gerçeği’ talimatını yerine getiremedik. Bunun için Önderlik son mektubunda bu noktada bizi eleştirdi. Önderlik, ”Halkımız yurtseverdir, fakat halk devrimci halk savaşı için ne kadar eğitildi, motive edildi ve örgütlendirildi’ Halkı ne kadar örgütlerseniz, halk da o kadar sizinle olur” dedi. Bu temelde gençlik, ilk önce demokratik komün yaşamını yaşamalı ve özgür yurttaş olarak toplum içinde komünal yaşamı geliştirerek öncülük edebilmelidir. Demokratik komün yaşamının, demokratik ulusun ilk boyutu olması; aslında diğer boyutlara geçmeden devletçi ‘tekelci kapitalizmin bize dayattığı bencil, bireyci yaşam alışkanlıklarını, liberal zihniyetini reddederek, Önderliğin dediği gibi adeta kusarak demokratik komün yaşamını kendimizde inşa ederek’ yaşayarak başlamalıyız. Bulunduğumuz her yerde oluşturulan komünlere ahlaki bir görev olarak dâhil olmalıyız. Komünü olmayan yerlerde ise komünler oluşturup halkı oluşturacağımız komünlere dâhil olmaları için örgütlemek lazım. Bu konu da gençlik heyecanı ve dinamizmiyle yine liberalizmin bencil ve bireyci özelliklerini kendisinde barındırmayan saf, bireysel hesap ve menfaat peşinde olmayan özellikleriyle demokratik komünal yaşamı daha iyi yaşayabilir ve yaşatabilir.
BİRİNCİ BÖLÜM: Demokratik Ulus İnşasında Şehir Savaşı ve Gençliğin Rolü – 1