GenelŞehitŞehit Anıları
“BÜTÜN DUYGULARIMIZIN TOPLAMIYDI AXİN ARKADAŞ”
Mücadele arkadaşı İskan AMED’in kaleminden Şehit Axin Muş anısına;
BÜTÜN DUYGULARIMIZIN TOPLAMIYDI AXİN ARKADAŞ
Kürt kadınının Mezopotamya diyarındaki direnişi, gün geçtikçe kadim Ortadoğu tarihine yeni hakikatler eklemektedir. Can yoldaşımız, Axin Muş arkadaş da isminin sırrı ve yaşama eklediği birikimlerin toplamı olan hakikat ile bu halkanın bir devamı olmaktadır. Bu kadim topraklarda dokunulan her şeyin tanrılara ve tanrıçalara özgü olması farkında olunmadan dizayn edilmiş tarihi bir yol yürüyüşüne benziyor. İlk bakışta trajik gözüken Axin ismi aslında insanlığın ve mensubu olduğu ulusun ilk anlam serüveninin tekerrür etmesidir. Bilgelerin dile getirdiği gibi yaman bir kelimedir. Antik Yunanda filozofların temel çekirdek kelime diye tanımladığı kendinde olan ve her şeyin özü olarak ifade ettikleri kök ile aynı sinonim olmaktadır. Güçlüdür, özeldir ve tarihidir.
Boşluktan isme ve isimden düzene yol alan insanlık mitosu bütün kutsal kitapların konusu olduğu kadar felsefenin de en fazla zihin yorduğu bir gerçeklik olmaktadır. İşte çokça ifade edilen gizemli hakikat bunun ta kendisidir. İnsanlığın anlam serüveni, ana rahminden isim ve tanımaya varan süreç bu ilginç kelimede gizlidir. Eski Greklerin ‘Xao’ dediği ve zamanla ‘Kao’ biçimine dönüşen bu kelime boşluğu ifade ediyor. Boşluktan isim takmaya evrilen süreç, Hegel’de evrensel akıl olmaktadır. İşte bu çetrefilli mana arayışı kadim Kürtçe dilinde isim öncesi, öz hali olan ‘Xo’ ile ifade edilmiştir. Bu manada Xoza- Xweza kelimesi boşluktan yaratılma anlamına da gelir. Boşu boşuna insanın uyku haline Xew- Xow dememişler. İnsanın doğaya döndüğü, ilk özüne yaklaştığı uyku hali bu kavram ile kocaman filozofların yıllarca uğraştığı konular arasında olmuştur. Xwe, Xo, Nav, Nas biçiminde gelişen oluşma hali belki de kırılma anlarında tarifi zor acı ile izah edinebilir.
Bu manada Kürtçedeki örgü ustalığıyla karşı karşıya geldiğimizde şaşırmamak elde olmuyor. Ne ‘Xo’ ne de ‘Axin’ sıradan kelimeler değildir. Oluş veya başka bir tabir ile ahlaki politik dediğimiz örgü kesintiye uğradığında ‘Axin’ ile acının ifadeye kavuşması harikadır. İşte bütün oluşum hallerimize ket vurulduğunda hepsinin toplam acısının ‘Axin’ ile anlam kazanması oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü Axin heval arkadaşlarının duyularını her zaman en muhteşem şekilde etkilerdi. Bu yüzden Axin yoldaşımızı tanıyan her arkadaşın onu tarif ederken: ‘Bütün duygularımızın toplamıydı’ demesi isim ile yaşam arasındaki kopmaz bağı ifade etmektedir.
Kültür, her şey unutulduktan sonra geriye kalanlardır. Bu yüzden kültür yaratıcıdır ve kendi oluşum haline anlamlı halkalar ekler. Güzel Kobani’li Anamızın: ‘Em ji xew şiyar bun’ demesi bu anlamlı hakikate eklenen güzel halkalar olmaktadır. ‘Xew’ ve ‘Şiyarbûn’ bu kültürün kendi farkına varması, kendini ifade etmesidir. Değişmeyen, kendinde olan şey ve öz gerçeklik ise Rêber Apo’nun: “Sizleri Zagros buzlarında dondurdum. Yeryüzü güvenlikli bir yer haline gelene kadar sizi öyle bırakacağım” demesi ile konu daha da derin bir anlam kazanmaktadır.
Bir kültür, mitoloji ve destan ile mücadele ettiklerini çözemeyen Kürt halkının düşmanları, Dêrsim, Amed, Garzan, Serhat, Botan, Zap, Avaşîn, Metîna, Xakurkê, Zagros ve Heftanîn gibi buzlu Kürt dağlarında gerillaların avına çıktıklarını sanmaktadır. Oysa o asi dağlarda yeşeren ve oluşan şey derin bir kültür ve anlamlı bir hakikat olmaktadır. İşe öyle bakanlar, Kürtçe dilinin estetik harikası olan ‘Bûka Berfê’ gerçeğinin hayat kazanmış hali olduğunu anlarlar. Kış mevsiminde Bûka Berfê olan ve ilkbahar mevsiminde ise dağ güllerine dönüşen gerillaları yenmek mümkün değildir. Çünkü gerillalar doğadır, tarihtir ve ikisinin toplamı olan hakikattir.
Bu hakikat aşk ile buluştuğunda özgürlüğün oluş ile olan ilişkisi, Kürtçe dilinde özgürlük ve oluş manasında ‘Azadî’ ve ‘Zayîn’ biçiminde aynı kökü kazanır. Oluşun ilk basamağına yerleştirdikleri ‘Xo’ ve ‘Xoş-Xweşik’ kelimelerini de eklemlediğimizde resim tümden tamamlanır. Rêber Apo’nun: ‘Hebûn’ ve ‘Xwebûn’ kavramlarına eklediği etik ve estetik gerçeği tam da bu gerçekliği anlatır. Kürtçede harlanmış duygular olan ‘Hest’ ve savaş anlamına gelen ‘Har’ aynı düzeyin duyguları olur. ‘Hest’ alevlenmiş duygu anlamına gelir ki savaş da aynı kategoride ele alınır. Bir güzellik bilimi olan estetik kavramı ekseninde meşhur bir filozof olan Platon’un güzelliği anlatırken: “Kendinde güzel olan şey” demesi yukarıda ifade edilen şeyin kısacık hatırlatılmasıdır. Örgü Kürtçe dilindedir. ‘Xo’ kavramı nasıl ki kendine ait olan şey ise ‘Xweşik’ de onun ifadesi olmaktadır.
Ne mutlu onlara ki bu hakikati tümüyle yaşam haline getirmiş ve kendisinde bütünleştirmiş insan olmak. Hakikat bütündür gerçeği herhalde bunun ötesi olamaz. İlmik ilmik örülen tarihin sayfalarında ateşin çocukları olmak, ordusu yoksa zindanda bedenlerini ateşe veren savaşçıların ardılları, yaşamın her alanında bu hakikati anlattır. Rêber Apo’nun veciz değerlendirmesi ile: “Çok kısa bir zamana sığan yılların dökümünden bahsediyoruz. Bu bir nevi yüzyıllarda yitirilmiş bir yaşamın, evrende genişleyen ve dolayısıyla değerlerin çekirdekleşmesi için büyük bir hızla yoğunlaşmasına benzer” ifadesini bulur. İşte yoğunlaşma, bulutlaşma, yağmurlaşma ve sıcak sıcak düşme Kürdistan’da böyle yaşam kanunu oluyor. Tıpkı cemre gibi doğadaki gizemdir, onu cazip kılan. Düştü mü cemre, kış uykusuna dalan hava, su, toprak peş peşe uyanmaya başlar.
Axin de her Kürt gibi genlerine zulüm eken sömürgeciliğin neden olduğu trajediler ile ülkesinin Serhat topraklarının uzağında Kıbrıs’ın Lefkoşe kentinde dünyaya gözlerini açar. Ülkesi, kötünün, haksızın, gaddarın pençesine düşmüştür. O sömürgeci pençenin neden olduğu trajediler, içinde en büyük öfke tohumlarına dönüşür. Evrende her ayrıntı bütüne doğru yol alır. Çünkü en ufak bir ayrıntı bile bir gün mutlak bütünü tamamlamak zorundadır. Ve en diplerde dahi olsa hiçbir şey sır olarak kalmaz. Zaten gerçek de bütünlüğü ve parçalanamaması ile gücünü korur. Axin bütününe giden bir parça gibi halkının acılarından aldığı ismi ile yönünü dağlara verir.
Her ot kendi kökleri üzerinde yeşerir. Bu ne kadar da doğru bir tanımlamadır. Dağlara gelişi ile o yabancı ve kendisine farz kılınan yaşam tarzından kopuşu ile bu gerçekliğin daha da derin bilincine ulaşır. O artık Axin olmuştur. Yani oldukça başka biri. Kendine güvenen, her hücresi bilinçli, umutlu, güçlü ve asi bir kadın gerilla. Çünkü kökleri toprağına kavuşmuştur. Artık kendi toprağında kendi renginde ve kendi özünde gelişecektir. Kendilik olma değerleri ile buluştukça mutluluğun cesur resmini arkadaşlarının gönül gözlerine çizer. Gözler duruşunda bir kusur arasa da bulamaz. Kendi gerçeklerini tanıdıkça kendilik olma kaynaklarına daha da gönülden bağlanır.
Gerillacılığın ilkelerini yüreğine işler ve her zaman hayranlık duyulan sadakatin bir yol yürüyüşçüsü olur. Çünkü sömürgeciliğe karşı savaş var oluşlarının zorunlu bir parçası haline gelmiştir. Bu savaşta bir nehir gibidir. Küçük bir akarsu olarak başladığı yürüyüşü zamanla güç kazanır ve kocaman bir nehir olur. İnsanın eşsiz özellikleri en çok savaş arenasında bilinçli öngörü, has ve çıkarsız gerçek özveri ile ortaya çıkar. Bu eşsiz özellikler onda mevcuttur. Behdinan dağlarından Gabar’a oradan Fedailerin komutanlığına ulaşır. Amed’e doğru yol alırken: ‘Yarım kalan rüyamı görmeye gidiyorum’ demişti.
Axin suskundu. Doğa ona duygu yüklü bir yürek ve ruh vermişti. Ama dile geldiğinde sesi mıknatıs dalgaları gibi insanın içinde yayılır, sözleri derin bir bağ ve birlik duygusu oluştururdu. Kendisine özgü bir gerçek dokumak için yola çıkmıştı. Bu dağlarda yürümek zaman içinde geriye doğru bir yolculuk gibidir. Adeta henüz hiçbir insanın toprakta adımının olmadığı çağlara doğru bir yolculuk. Bu yolculukta her hücresi ayrı bir güzelliği dile getirirdi. İnsan aklının en derin ve engin şekilde tepki verdiği o güzel duruşu karşısında titrememek, heyecanlanmamak mümkün değildi. Çünkü duruşu, etkiler, oluşturur, geliştirir ve yaratırdı.
Görünmeyeni görünür kılan basiretli bir zihin yapısı vardı. Esmer yüz hatları zor zamanlarda pişmiş, asi ve dağlı insanların izlerini taşırdı. O daima zorluklara meydan okurdu. Bu yüzden olağanüstü bir enerji girdabının merkezi haline gelmişti. Kurmak istediği dünyanın savaşını her gün verir, emeğini sarf ederdi. Hayat tek bir devinim olarak akış halindedir, başlangıcı, sonu, zamanı olmayan ölümsüzlüğe benzer. Belki de en büyük sanat yaşamın bütün alanında beceri ile yaşamaktır.
Axin de bir sanatkar gibi yaşamın bütün alanında hünerini ve becerisini halkının özgürlüğünün hizmetine adamıştı. Muazzam bir aurası vardı. Aurası çevresine daima güzel bir enerji yansıtırdı. Yüreği bu noktada içtenliğin tılsımı ile doludur. Çünkü o aydınlığı bekleyen değil, bulduğu aydınlığı çevresine yayan bir karaktere sahipti. Ülkesini, mutlu ve huzurlu toplum olarak bir bütün halinde büyüyecekleri özgür topraklar haline getirme savaşına bütün benliğini, dikkatini ve ciddiyetini kattı. Bu yüzden özü daima ona hakikatin yolunu çizerdi. Farkına vardığı hakikatin sonuna dek peşini bırakmadı.
İlgiyle, kendiliğinden gelişen bir anlayışla olay ve olgulara bakardı. Gabar’da düştüğümüz bir pusuda hemen yanı başımda Amed arkadaş yaralanmıştı. Gözlerini bana dikmiş, ellerini bana uzatmıştı. Katiller ise üzerine mermiler yağdırıyordu. Yaralı bir şekilde arkadaşlara ulaşmıştım. Ve o an gözlerimin önünde gitmiyordu. Yaralı arkadaşım için bir şey yapamamış, onu ecelin pençesinden kurtaramamıştım. Beni Komutanımız Axin arkadaş karşılamıştı. Yağmur toprağı yumuşatıyor, ürünlerine bereket katıyordu. Uzaklara bakan gözleri ona mağrur, ulaşılmaz bir hava veriyordu. Ben Axin arkadaşa sayıklarcasına: ‘Yola nasıl devam edeceğim’ diye sormuştum. O da acımı teskin etmeye çalışan sözlerle: ‘Kendilik bilgisiyle. İnsan topraktır, kendini bilirse ürün verebilir. Amed arkadaşın yolunda artık daha fazla ter dökmelisin, kalbini vermelisin’ diye sorumu yanıtlamış ve devamla bana ‘Yaşamın bütünü, bütün hazinesi senin içindedir’ demişti. Keşfetmek, ölüm kalım sorunu olduğunda ortaya çıkar. O ölüm kalım durumum içinde ondaki yaşamsal bütünlüğün güzel hazinelerini o sözleri ile onun varlığında keşfetmiştim.
Toplumlar her zaman varlıklarına hizmet edenleri kutsayarak nakşetmiştir kutsal mabetlerine. Ve her toplumun genetik haritası kültürel anlamlarının ortak aklı olmaktadır. PKK’nin temeli de fedailik üzerine şekillenmiştir. Kendini feda etme bir gen gibi sürekli bağrında devinim kazanmış ve bir evrim halini almıştır. Genler jeolojik zamanın yerleşik sakinleridir. Ve tıpkı pırlantalar gibi genler de ölümsüzdür. Şehitlerimiz, hareketimizin genleri olmaktadır. Genleri, şehitler olan bir hareketin karşısında kim ve hangi silahlar durabilir ki?
Ölüm ve hakikatin bilinmeyen olması gibi hayat da bilinmeyendir. Bu yüzden de varoluşun her anında yeni bir şeyler vardır. Şehitlerimizin izinde düşmana dünyanın her yerinde öz savunma temelinde meydan okumak, gerekir. Eylem, yapmak, ilerlemek anlamına gelir. Ve bunu daha da iyi anlıyoruz. Her ruh dünyaya bir amaç için gelir. Ve her ruh temaşa ettiği şeye dönüşür. Ve her ruh vazifesini ve zamanını tamamlayınca bu dünyadan ayrılır, beka alemine gider. Canlan ey toprak? Canlan da sen anlat Axin’i. Adımladığı her dağ ve ona temaşa ile bakan her bir gerilla gibi…