Genel

Gençliğin Öz Savunma Eylemi

Rizgar Amed
“Öz savunmadan yoksun toplumlar kimliklerini, politik özelliklerini ve demokratikleşmelerini yitirme tehlikesiyle yüz yüze kalırlar. Bu nedenle öz savunma boyutu toplumlar için basit bir askeri savunma olgusu değildir. Kimliklerini koruma, politikleşmelerini sağlama ve demokratikleşmelerini gerçekleştirme olgusuyla iç içedir. Toplum ancak kendini savunabiliyorsa kimliğini koruduğundan, politikleşmesini sağladığından ve demokratik siyaset yapabildiğinden bahsedebilir.” Toplumun eylem gücü olması itibariyle gençliğin belki de en çok kendinde netleştirmesi gereken nokta eylem anlayışıdır. Eylemi ele alış anlayışı doğru anlaşılmadığı takdirde bugün toplumların karşılaşmak zorunda kaldığı sorunları tekrar tekrar yaşamaktan kurtulamayacağı kesindir. Bilinç ve örgütlülükten kopuk olarak gelişen eylemin başarı şansı da günümüz koşullarında pek mümkün görülmemektedir. Başarı gibi görünen bazı gelişmelerin de çok kısa bir zaman diliminde karşı eylem haline dönmesi yüksek olasılıktır. Nitekim toplumların tarih boyunca gelişen birçok gençlik öncülüklü hareketin bir süre sonra sistemin yedek gücü haline gelmesinin temelinde bu gerçeklik bulunmaktadır. Çok güçlü eylemler geliştirilmesine karşın, hatta sistemi radikal değişikliklere itecek düzeyde olmasına karşın dönemsel olması ve güçlü bilinç ve örgütlenmelerle beslenilmediğinden erimekten kurtulamamıştır. Ya sistemle bütünleşmiş ya da karşısında mücadele ettiği sistemin başka bir versiyonu olmuştur. Bu nedenle Önder APO “düşüncesi bizim olmayanın eylemi de bizim olamaz” demektedir. Bu gerçeklikten de yola çıkacak olursak; hakikatin bütünselliği çerçevesinde öz savunma eylemini ele almak büyük önem arz ediyor. Eylem, edinilen bir amaç doğrultusunda karşı güce ve toplumun diğer kesimlerine istemlerini hissettirme anlayışıyla tepki gösterme, harekete geçme durumudur. Eylem biçimleri farklı olabilir. Biçimleri farklı olsa da her eylem tarzının amacı birdir: DEĞİŞİM. Öz savunma eyleminin temel perspektifi toplumsal olmaktır. Toplumun ahlaki-politik öz değer yargıları tehlikede ve saldırı altında olan gençlik için her tür eylem(toplumsal olmak koşuluyla) mubahtır. Perspektifini ahlaki-politiklikten alan gençliğin egemen sistem karşısındaki her eylemi devrimci niteliktedir. Değişimi getiren eylemin etki düzeyidir. Etkiyi belirleyen de eylemin doğru yer ve zamanda geliştirilmesidir. Bazı eylemler vardır ki; normal koşullarda çok etkili olabilecekken zaman ve mekân değerlendirmesi derinlikli yapılmadığından ters tepme olasılığı da yüksektir. Eylemin küçüğü büyüğü yoktur. Hiçbir eylem tarzının basit görülmemesi gerekir. Önemli-önemsiz ayrımına girildiği an eylemin amacı da sapmaya uğrar. Her bir eylemin önemi etki gücünde saklıdır. Eğer toplumsal değişimi mümkün kılıyorsa ve egemen sistem karşısında başarıyı mümkün kılıyorsa her eylem önemlidir. Bağlantılı olarak; doğru bilinçle yoğrulmuş, güçlü bir örgütlülüğe kavuşmuş eylemin etki düzeyi de çok farklıdır. En basitmiş gibi görünen eylem biçiminden tutalım, en haklı olunan ve hayati düzeyde olan eylem biçimine kadar toplumun tüm kesimlerini içinde barındırdığı oranda başarıya ulaşabilir. Bu şekilde bakıldığında gençliğin sistem tarafından özel politikalarla koparıldığı toplumsal yaşam alanlarındaki etki düzeyi daha iyi anlaşılacaktır. Demokratik siyasetten tutalım ideolojik çalışmalara, kültür-sanat çalışmalarından tutalım ekonomik faaliyetlere kadar gençlik doğru ve etkili eylem sahibi olduğu sürece toplumsal öz savunmasını gereğince yerine getirdiğinden bahsedilebilir. Yaşanan köhne yaşam, sistemin gelişen uygulama ve saldırıları karşısında gençliğin eylem alanı olabildiğine geniştir. Yoğunlaşan asimilasyon politikalarına karşı kendi dilinde konuşmak ve kültüründe yaşamayı seçmek bir eylemdir. Şehrin, metropollerin kalabalığından, kanserli yapısından kaparak köye dönüş, öze dönüş bir eylem biçimidir. Egemen sistemin yaydığı işsizlik ve açlık karşısında ortak komünler, kooperatifler oluşturmak, bu faaliyetin içinde yer almak bir eylemdir. Sokağındaki, mahallesindeki, köyündeki, şehrindeki su sorununu, yol sorunu, enerji sorununu, ekonomi sorununu çözmeye çalışmak bir eylemdir. Yapılan barajlar karşısında refleks sahibi olmak, kadına karşı geliştirilen şiddet ve katliam politikalarına karşı ayakta olmak, çocuk istismarı, taciz ve tecavüzüne karşı olmak, zindanlardaki uygulamalar karşısında hassasiyet oluşturmak ve sesini yükseltmek, siyasi bir duruşa sahip olmak, eğitim alanlarını genişletmek, fuhuş ve uyuşturucu çetelerine karşı toplumu bilinçlendirip duyarlı hale getirmek, hepsi ve daha birçok şey eylem kapsamına girer. Bu eylemlerin hepsi aynı zamanda öz savunma kapsamındadır da. Yaşanan bu toplumsal sorunların hepsinin kaynağında egemen sistem yönelimleri bulunmaktadır. Bu sorunların her biri toplumsal ahlaki-politik öz değer yargılarını tehdit niteliğindedir. Bunların hepsi toplumsal varoluşa dönük saldırılardır. Tüm mesele bu yaşanılanların her birinin sistem eliyle geliştirildiğini anlayabilmektir. Bu temelde bir bütünen egemen sistem zihniyetine karşı mücadele yürütmek öz savunma eylemlerini daha da anlamlandıracaktır. Egemen sisteme ve yerel işbirlikçilerine karşı durmak, yaşamın tüm alanlarına yayılmış sistem sızmalarını, yerinde ve zamanında boşa çıkarmak doğru eylem biçimine sahip olmaktan geçer. Beklentiler toplumsaldır. Çünkü gençlik toplumun bel kemiğidir. Ama gençliğin eylemlerinde süreklilik sağlaması hayati önemdedir. Bazen bir bakıyoruz ki hiç beklenmedik bir anda on binlerce genç sokaklara dökülmüş, devlet güçleriyle çatışıyor. Günlerce bu çatışmalarını sürdürüp toplumda büyük bir heyecan yaratıyor. Bir şeylerin değişeceği umudunu doğuruyor. Ancak bir bakıyoruz ki hiç sönmemesi gereken gençlik ateşi bir anda sönüp gidiyor. Sürekliliği sağlamada tıkanma yaşanır ve sanki yaşanmamış gibi herkes kendi evine, köşesine çekilir. Yine günlerce devlet güçleriyle taşlı sopalı, barikatlı, molotoflu hatta farklı silahlarla çatışabilecek kararlılık ve cesarete sahip olan gençlik, yanı başında yürütülen fuhuşa, tecavüze, kültürsüzlük ve ahlaksızlıklara sessiz kalabiliyor. Sanki bunları yapan sistemin kendisi değilmiş gibi sisteme öfke duyulmuyor. Gün yok ki Kürdistan’ın bir yerinde bir çocuk devlet güçleri tarafından katledilmesin. Yine zindanlarda çocuklar tecavüze uğruyor. Kürt çocukları kaçırılıp, devletin yerel güçleri tarafından en vahşi, insanlık dışı uygulamalarına maruz kalıyor. Kameralar karşısında çocukların kolları kırılıyor, dipçiklerle ölümüne dövülüyor. Polisin saldırıları sonucunda gözünü kaybeden, günlerce komada kalan, psikolojik anlamda çöken, kendinden utanır duruma gelen çocuk ve genç sayısı da az değildir. Ama şimdiye kadar gençlik hangi eylemiyle bu saldırılara cevap olabilmiştir. Tecavüz eden o gardiyan, polis ya da diğer görevlilerin hangisi cezalandırıldı. Devlet onları ödüllendirip bir başka yere gönderiyor. Bizde izliyor ve yeni uygulamalar için böylesi soysuzlara zemin sunuyoruz. Caydırıcı eylemler gelişmediğinden daha beterini mubah görüyorlar. Öfkelenmek ve bu öfkemizi düşmanın beyninde kusmak yerine devlet hukukuna, yine tecavüz eden, öldüren, işkence eden devlet güçlerine havale ediyoruz. Bundan dolayı da; gençlik ve geliştirdiği eylemler sistemin daralttığı sınırlar içinde erimekten kurtulamıyor. Sistemin en tehlikeli düşmanı olan gençlik, var olan potansiyelini genelleştiremiyor, yaşamın her alanına yayamıyor. Mesele varoluşsa eğer ve saldırılar varlığı yok etme temelliyse her tür savunma durumu meşrudur. Yeri geldiğinde topyekûn serhıldanlar geliştirerek toplumsal tepki dışa vurulur. Yeri geldiğinde yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla, grevlerle vb. eylemlerle refleks gösterilir. Ne var ki devlet hukuku ekseninde gelişen eylemler cevap olup caydırmadığı gibi sistemin yerel güçlerine yeni saldırı alanları doğuruyor. Geliştirdiği ya da geliştireceği eylemleri sistem hukuku çerçevesinde geliştirmeye çalışması gençliğin ne derece marjinalleştiğinin en temel göstergesidir. Sistemin izin verip vermeyeceğini bekleyerek, o temelde hareket etmek toplumsal meşruiyete terstir. Gençlik gücünü, kararlılığını toplumdan alıyorsa o zaman izni de toplumsal ihtiyaçlar belirler. Seçtiği eylem biçiminin dönemin ruhuna denk ve işlevsel olmasına özen göstermesi gereken gençlik hukukun belirleyiciliğini kendine esas almak yerine, var olan hukuku da değiştirecek pratikler içerisine girebilmelidir. Hukuki zemine dayanmadan, daha inisiyatifli zengin eylem biçimleriyle sistemi caydıracak eylemlere başvurabilmelidir. Günümüz egemen sistemin temel saldırı alanları kültüreldir. İdeolojik ve siyasidir. Kültürel soykırımlar yoluyla toplumlar uyuşturulmakta ve işlevsiz kılınmaktadır. Gençliğin en büyük öz savunma eylemi ideolojik-teorik gelişimini doğru örgütlülük temelinde sağlamasıdır. İdeolojik anlamda paramparça edilen gençliğin bu alandaki rolünü çok iyi görmesi gerekir. Yine kültürel, demokratik siyaset ve ekonomik alanlardaki misyonunu öz savunma temelinde ele alması bir zorunluluktur. Gençlik toplumun eylem gücüyse, koruyup kollayanıysa, ahlaki-politik değer yargılarını geliştirip demokratik uygarlık inşasını sağlayansa bu alanlarda aktif olarak yer almayı en büyük eylem olarak görmesi gerekir. Yaşamın tüm alanlarında doğru bilinçle, güçlü örgütlülükle, başarılı eylemlerle toplumu koruyacak olan gençlik o zaman anlamlı bir duruşun da sahibi olabilecektir. Toplumsal sorunlar karşısındaki duyarlılığıyla geliştirdiği eylemler toplumun her kesimini duyarlı hale getiriyorsa o eylem olumludur. Şayet toplumsal kesimleri bilinçlendirme işlevi görüyorsa o eylem doğrudur. Toplumları yaşadığı bunalımdan çıkarıyorsa ve moral destek oluyorsa o eylem yerindedir. Düşmanı zorlayıp sıkıştırıyorsa, caydırıyorsa, bir şeyler yapmaya itiyorsa ve düşmanın moralini bozup sinir sistemlerini alt-üst ediyorsa o eylem etkilidir. Yok, şayet gelişen eylem toplumu duyarlı hale getirmek ve bilinçlendirmek yerine düşmana moral veriyorsa o eylem doğru olmayıp etkili de olmaz. Her eylem dönemsel koşullar içinde devrimci gelişmelere sebep olur. Bu nedenle içinden geçilen dönemsel koşullar çok iyi analiz edilmek durumundadır. Kavrama düzeyi yüksek olan gençliğin bu noktada kendisini yorması gerekir. Dönemsel koşulları iyi tahlil edemeyen gençliğin gelişkin bir öz savunma sergilemesi de pek mümkün değildir. Toplumun yaşam koşullarını, sistemin saldırı tarz ve yöntemlerini, genel siyasi ve ideolojik havayı derinlikli ele alan gençlik nerede, nasıl, ne yapacağını çok daha iyi bilir. Gençliğin cesur ve kararlı özelliği sayesinde her an geliştireceği öz savunma taktikleriyle, farklı eylem tarzlarıyla düşmanı sersemlettiği görülecektir. Gençlik, elindeki araçlar konusunda sistemle kıyaslanamayacak derecede zayıf olmasına karşın gençliğin toplumun haklı davasıyla bütünselleşmiş cesaret, kararlılık, moral ve büyük yaratıcılıkla geliştireceği eylemlerle sistem saldırılarını boşa çıkarması mümkündür. Varolan gençlik dinamiğinin tüm toplumsal kesimlere yaydırılması her zaman için farklılıklara açık olmakla ve farklı eylemler geliştirmekle mümkündür. Akış halinde olan gençlik düşüncesi, farklı eylem biçimleri konusunda da akışkan olabilmelidir. Gençlik için hareketsizlik, eylemsizlik ölümden başka bir şey değildir.
İnisiyatifli olmak gençliğin en temel niteliğidir. Sonsuz hayal gücüne sahip olan gençlik esnek ve kendisini her koşula uyarlayabilecek yetenektedir. Bu da inisiyatifini güçlendirir. Karşılaşılan bir durum karşısında afallamamak, şaşırıp ortada kalmamak için gençliğin koşulları değerlendirme ve çok çabuk kavrama potansiyelini her zaman için canlı tutması gerekir. Koşullar farklılaştığı an yöntemlerimiz de değişecek düzeyde olmak durumundadır. Bir yerlerden talimat beklemek ve talimatlar çerçevesinde harekete geçmek gençliğin içine girmemesi gereken bir durumdur. Burada inisiyatif devreye girmektedir. Anı anına gelişen sistem saldırıları inisiyatifli öz savunma eylemleriyle bertaraf edilebilir. Gençliğin öz savunma konusunda temel kaygısı toplumsal gerçek temelinde olması gerekir. Bunun dışında farklı kaygılara, hassasiyetlere, hesaplara kapılması yersizdir. Bu, sistemin tabiriyle ‘başıboşluk’, ‘hovardalık’ ya da ‘bilinçsizce hareket etmek’ değildir. Mutlaka gençliğin kaygıları olacaktır ama temel kaygılar, hassasiyetler ve hesaplar toplumsal ihtiyaçlar temelinde olması gerekir. Gençlik eline geçen her fırsatı harekete dönüştürerek en uygun çözüm yollarını geliştirmelidir.

Related Articles

Close