Genel
Apoculuk yaşam ve eylem gücüdür
Zerdeşt Che
Önderlik, sosyalizmi gerçekleştirdiği kadar ifade etti. Bu noktada tartışılan bazı hususlar var. Örneğin çeşitli çevreler tarafından hareketimizin ne kadar sosyalist olduğu, ne kadar olmadığı tartışılıyor. Bu konuda Apocu hareket şöyle bir ikilemi yaşıyor; kapitalistler, emperyalistler ve bunun günümüzdeki Avrupalı, Amerikalı temsilcileri tarafından en katı sosyalist, hatta komünist, marksist-leninist hareket olarak değerlendiriliyor ve yargılanarak mahkum edilmek isteniyor. Hatta Başkan Apo 1998-99 yıllarında çağımızın son devrimcisi, son sosyalisti olarak değerlendirildi. İşin bir yanı, üstelik sömürücüler açısından bakıldığında görülen yanı budur. Fransızlar ’93’te Önderlik gerçeğini “acaba bizim ideolojik çerçevemize, yani yaşam gerçeğimize, Fransız sistemine, Avrupa sistemine alternatif bir yaşam sistemi haline gelebilir mi? Öyle bir tehlike arz ediyor mu?” diye değerlendirmeye ve tartışmaya almıştı. Bu durum, basına da yansıdı. Yani Avrupa’nın geliştirdiği ve kapitalizmin çeşitli aşamalarda ortaya çıkardığı yaşam kalıplarına, yaşam sistemine bu düzeyde alternatif bir yaşam sistemi olarak görüyor. Uluslararası komplo, biraz da bu değerlendirmelerin sonucu olarak gelişti. Apocu gerçeklik böyle ele alındığı için büyük bir tehlike olarak görüldü ve bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla uluslararası saldırı geliştirildi. Yani uluslararası komplonun Kürdistan’da oluşan statüyle, inkar ve imha sistemiyle, dolayısıyla Kürdistan’ı inkar ve imhaya alan uluslararası sistem gerçekliğiyle bağlantısı var. Kapitalist-emperyalist dünya sistemi orada oluştu. Bu, işin bir yanı, fakat bütün yanları değil. Kuşkusuz bu da çok önemli bir yöndür. Çünkü dünya sisteminin değişimini gerektiriyor. Nitekim Kürdistan’daki inkar statükosunu bozma yönünde gelişmeler olup onu zorladığında uluslararası sistem buna karşı saldırı yapmaktan, birlik olmaktan ve savaşa girmekten geri kalmadı. Uluslararası gericilik daha ’80’lerin ortasında böyle bir saldırı sürecine girdi, ’90’larda bunu daha fazla boyutlandırdı. ’90’ların sonunda ise bir uluslararası komplo düzeyine vardırdı. Bunun, bu sistemin parçalanması ve aşılmasıyla bağı var. Kürdistan’da gelişen mücadele, sistemi bu biçimde zorladı. Bu durumun bir de insanlık için öngörülen yeni yaşam sistemiyle bağı var. Yani sadece Kürt sorunu ve Kürdistan’daki inkar sistemiyle değil, o sistemi yaratan ve ayakta kalmasına yol açan uluslararası yaşamın, kapitalist yaşamın özelliklerini aşma ile de bağı var. Onun ideolojik çerçevesine ve kalıplarına karşı yeni bir ideolojik çizgi haline gelmesiyle, sosyalizmin bu biçimde geliştirilmesi ve temsil edilmesiyle bağlantılıdır. Bu noktada kanıt, uluslararası düzeydeki mücadeledir.
Kendini sosyalist sayanlar ise bunu tersinden ele alıyorlar. Türkiye’de, yine Türkiye dışında bazı çevrelerde bu tür değerlendirmeler yapılıyor. Özellikle reel sosyalist sistemin parçası veya uzantısı olan güçler Apoculuğu sosyalizm dışı bir akım olarak görüyor; yurtsever, demokrat, dolayısıyla sosyalizme müttefik olabilecek bir akım olarak değerlendiriyorlar. Bazıları iyi bir müttefik olarak görürken, başkaları tehlikeli bir müttefik olarak niteliyor, dikkatli yaklaşmaları gerektiğini düşünüyorlar. Biraz da herkes kendi algıladığı ve anladığı gibi tanımlıyor. Apocu sosyalizmin böyle bir gerçekliği var. Önderlik bu konuda şunu dile getirdi: “Biz, çok fazla deyimler veya tanımlarla uğraşmıyoruz, aslında yaşamın kendisiyle uğraşıyoruz. Tanımların içeriğini yaşamsallaştırmakla uğraşıyoruz. Sosyalizmin sözünü çok fazla etmek yerine iyi bir militanı, yaşayanı ve yaşatanı olmayı daha değerli buluyoruz.” Bu ne anlama geliyor? Apoculuğun pratikçiliği ve eylemciliği anlamına geliyor. Buradan baktığımızda Apoculuk başlı başına bir yaşam ve eylem gücüdür, pratik güçtür. Apoculuk, sosyalizmi söz düzeyinde değil, böyle ele alıyor. Bu, ideolojiye yaklaşımı da ifade ediyor.
İdeoloji nedir? İdeoloji sadece sözcüklerle ifade edilen bir olgu değildir; tersine yaşamın kendisi, yaşamda ortaya çıkan ve gerçekleşendir. Yaşam ölçülerinin sözle ifade edilmesi anlamına geliyor, dolayısıyla esas olan, yaşamda gerçekleşendir. Yaşamda gerçekleşmeyip söz olarak söylenenler ideoloji olarak tanımlanamaz; onlar boş laflar, hayaller, niyetler veya isteklerdir ama hiçbir zaman gerçekleşenler değillerdir. Dolayısıyla bazıları sosyalizmi bir niyet, istek veya hayal olarak ele alıyor ve sosyalizme laf düzeyinde yaklaşıyorlar. Sosyalizmin çok sözünü ediyorlar, her cümlede neredeyse on sefer sosyalizm kelimesini kullanmakla güçlü sosyalist olduklarını sanıyorlar, ama sosyalizmin ilk harfini bile pratikleştirmeye yaklaşmıyorlar. Önderlik, böyle yaklaşanları sahte sosyalistler olarak tanımladı. Buna söz sosyalizmi de denilebilir. Öyle olmaya gerek yoktur. Bu durum zayıflıktan veya örgütsüzlükten kaynaklanıyor olabilir. Güçsüz kişilikler hayal edebilir, niyetlerini geliştirebilirler, ama gerçekleştirme gücünü gösteremezler. Özlem duyarlar, özlemleri pratikte gerçekleştirilse, onu yaşamak da isterler, itiraz etmezler, ama kendileri gerçekleştiremezler. Dolayısıyla gerçekleştireni, yani militanı değil, yaşayanı olabilirler. Bu, güçsüz insanların işidir.
Bazıları da tüccarlık yapıyor, sosyalizmi pazarlıyorlar. Onu yaşayan bir olgu olarak değil, tersine üzerinde pazarlık yapılacak, kendi yaşamını sağlamak için satılacak bir olgu olarak ele alıyorlar. Sosyalizm adına bir şeyler söylüyor, söylediklerini de pazara sunarak para kazanıyor, böylelikle yaşıyorlar. Tabii bu sosyalist olmak değil, sosyalizmin pazarlayıcısı olmaktır. Kürdistan’da gelişen ilkel milliyetçilik ne kadar Kürtçüyse, bunlar da o kadar sosyalisttirler. Sosyalizmin satıcıları, sosyalizmi pazarlayarak yaşam elde edenlerdir. Türkiye’de böyle kesimler çok var. Zaten Apocu hareket, Türkiye’den kaynaklı olarak sosyalizm dışında görülmeye çalışılıyor. Yüzlerce sosyalist, bir sürü örgüt, grup ve parti var, bunların binlerce insanı var. Her gün, adeta dua edercesine sosyalizmin lafını ediyor, bu konuda yazıp çiziyorlar. Bazıları gerçekten iyi niyetlidir, bazıları da tüccardır, ama sonuçta eylemde yokturlar. Bazıları tüccar oldukları için, bazıları da güçsüz oldukları için eyleme girmiyorlar. Onlar, sosyalizmin militanı, dolayısıyla yaşayanı ve yaşatanı değil; sosyalizm altında bireysel olarak kendini yaşatmayı doğru bulan, bu bakımdan sosyalizme taraftar olanlardır. Ne yazık ki yaklaşımları ancak sosyalizm taraftarlığı düzeyinde olanlar, kendilerini sosyalizmin ideologları, teorisyenleri, liderleri olarak görüyor ve öyle gösteriyorlar. Türkiye’de ve Ortadoğu’da böyle bir çarpıklık var.
Kürdistan’da reformist milliyetçi akımlar böyle bir çarpıklığı geliştirmeye çalıştılar, ancak PKK buna izin vermedi. Apoculuk bu çarpık yaklaşımı önceden gördü ve maskesini düşürdü. Demek ki, Apocu sosyalizmin temel karakteri, onun yaşam ve eylem karakteridir, yani yaşama geçme özelliğidir. Apoculukta oportünizm yoktur. Oportünist olmadığı için de oportünistler tarafından sosyalizm dışına itiliyor. Çünkü sosyalist o olursa, oportünistlerin yüzü ortaya çıkar, maskeleri düşer. Onların gerçekte sosyalist olamadıkları, sosyalizmin teorisyeni ya da militanları olamadıkları ortaya çıkıyor. Bu nedenle afaroz etmeyi, sosyalizm dışına itmeyi gerekli buluyor ve bütün güçleriyle bunu sağlamaya çalışıyorlar.