DergilerGenelŞehitŞehit AnılarıYurtsever Gençlik
Bawer Demek Yaşamın Her Anında Kazanmak Demek
Bawer Demek Yaşamın Her Anında Kazanmak Demek
“Onuru ile yaşayan her Kürt, öz yaşam kaynaklarıyla beslenir. Cesaret bunun içindir. Yürüyüş de, zaferde bunun içindir. Her zafer bir özgürlük haykırışı ve gerçekliğidir. Hepimiz ya da her birimiz devrim yolunda isek, onurlu ve öz yaşam yolunda ilerliyorsak cesaretle beraberiz demektir. Kürt gençleri olarak bazen lanetlendik, bazen kullanıldık ve bazen de sadece fiziki gücümüzle ifade edildik, çoğu zaman da başkasının en iyi askeri olduk. Önder Apo gerçekliğiyle özgürlük tohumları, insan ve doğa yaşamına yeniden ekildi. Artık Kürdistan gençlerinin gerçekliği tüm dünyaya umut, cesaret ve moral veriyor. Önder Apo’nun özgürlük felsefesi sadece Kürdistan gençliği için değil, tüm dünya gençleri içinde bir doğuşu ifade ediyor. Her doğuş bir ruh, her ruh bir renk ve her bir renk de yaşama yeni bir katkı sağlıyor. Bu doğuşun Kürdistan’da ki ismi Mücahit Yılmaz oldu. Tıpkı ismi gibi, tüm benliğini kutsal bir davaya adadı ve onun en yılmaz mücadelecilerinden biri oldu. Her ağaç kendi toprağında,
suyunda ve havasında can bulur ve doğallığını korur ve buna göre ürün verir. Ama Kürdistan toprağında doğup havası ile can bulan Kürt gençleri bu gerçeklikle özünden koparılmak istenmekte yani Türk, Fars ve
Araplaştırılmak isteniyordu. Kürt olmak dışında her şey dayatılıyordu. İşte tam da burada Kurdistan’ın yiğit evlatları cesaretli asi Bawer’leri devreye girer.
Heval Bawer diğer adı ile Mücahit Yılmaz da bu asi gençlerden biridir. Osmanlı devletinin devşirme ve iskân politikalarının devamcısı olan TC şark ıslahat planı ile başlayarak inkâr, imha ve asimilasyonun en acımasız olanını Kürtler üzerinde uyguladı. Kürdün kendisinden ve toprağından utanır hale getirildiği bir süreçte Önderlik ve özgürlük hareketi ortaya çıktı. Kürt halkında yeniden bir ruh, cesaret ve özgürlük umudu doğdu. Önderliğin felsefesi ve paradigması sayesinde sadece Kürtler değil insanlık bir kurtuluş arayışına girdi. Kendilerinden utanan bir topluluk artık insanlara umut dağıtıyordu. Mardin bereketli hilalin kalbinde olması dolayısı ile kültürel bir mozaiğin merkezi idi ve Önderliğin paradigması sayesinde tarihsel rolünü oynamaya her zamankinden daha hazırdı. Özgürlük Hareketinin çıkışı ile beraber büyük bedeller ödemiş, nice kahramanlar bağrından çıkmış, bir direniş ve serhıldan geleneği olan, hiçbir zaman zalimlere boyun eğmeyen, yurtseverliğin en derinden yaşandığı yerlerden bir tanesidir.
Bawer yoldaş böyle bir şehirde ve ortamda büyümüştü. Heval Bawer, Mani’nin şehrinde Manice yani ahlaklı, samimi içten kendini bil felsefesiyle bir duruş ve karakter kazanmıştı. Ve öyle bir duruş sergiledi ki bu duruş insanı güçlendiren, güçlenirken dinlendiren, dinlenirken dinçleştiren ve yüreğinden beynine huzur dolduran sözcükler yaşamın güzel karakterlerinin adına bir duruştu. Bu duruş, mütevazi ve sade duruşu sadece bizim değil, herkesin ilgisini çekiyordu. Heval Bawer lafı çok dolandırmazdı, süslemezdi. Ağzından dökülen her kelimesi, duruşu ve empati gücü karşısındakini etkilemeye yetiyordu. Heval Bawer sözcüklerin değil, yaşamın ve
pratiğin kahramanıydı. Sessiz ve soğukkanlı olduğu kadar da sevgi doluydu. Sessiz görünen ama devrimin yükünün ağırlığını hisseden ve hissettirendi. Bu sorumlulukla örgüt görevine yaklaşır ve başarılı olabilmesi için tüm gücü ile seferber olurdu. Daha çok genç olmasına rağmen zindanda direnmesi ancak Önderlik felsefesini anlayan biri sergileyebilirdi. İşte düşmanın saldırıları çok olsa da Kürdistan’ın direnişçi ve mücadeleci kişiliği karşısında düşman boyun büker. Heval Bawer bir süre gençlik çalışmasını yürüttükten sonra faşist türk devleti
tarafından tutuklanır. Her ne kadar kabına sığmayan özeliklere sahip olsa da kendini bu faşist düşmana karşı daha fazla örgütlemesini bildi. Zindanda kaldığı 5 yıl boyunca Önderlik tarzını kendisine esas alarak
Mazlumların, Kemallerin, Xeyrilerin fedai çizgisinde yürüyor, onların bırakmış olduğu mirasa sahip çıkarak Önderlik gerçeğinde kendini eğitip geliştirerek Apocu bir militan ruhu kazanmıştır. Düşmanın zindan üzerindeki insanlık dışı politikaları ve özel savaş yöntemlerine karşı Apocu felsefe ile kendini çelikten bir zırh ile büründürdü.
Çıktığında yönünü özgür Kürdistan dağlarına çevirecek özgür bir savaşçı olarak mücadele edip, yoldaşlarıyla yan yana savaşarak düşmana büyük darbeler indirmenin hayalleri ile kendini hazırlıyordu. Heval Bawer, yolarkadaşlarına şunu söylüyordu ne olursa olsun bir daha bu düşmana esir düşmeyeceğim. Pratiği ile bunu gösterdi. Zindandan çıkmıştı; işte kucaklıyordu dağlar asi oğlunu ve devrimci militanını. Şaha durmuştu asi Kürdistan doğası. Heval Bawer beş yılın intikamını alırcasına her gün dağlara ve herkese yoldaşlığın sorumluluğu ile yaklaşır. Kendini eğitir ve yaşamın parçası gibi davranırdı. Bunu sadece olması için değil parçası olduğunu inandığı hissettiği için bu yaşamın onu parçası olduğu Önderliğin yaşamı ve ideolojisi olduğunu bildiği için buna layık olmak, her saniye çabalar ve buna göre daha fazla katılım sergilenmesi gerektiğine inanarak katılırdı. Sözcüklerle pek şey dile getirmese de pratiği duruşu ile bildiklerini öğretir ve yaşatırdı. Çok şeyi okumasına ve bilmesine rağmen bunu karşıya hissettirmez ve mütevazi kişiliği ile bunu Yaşamsallaştırmaya çalışırdı. Her bir tebessümü bile sıcak ve samimi yoldaşlığın derinliğini hissettirirdi. Ş. Ali Çiçek akademisinde bu yoğunlaşmayla yaşanan sürece daha fazla cevap olması gerektiğini biliyordu. Onun için Özel kuvet çalışmalarına çok yoğunlaşıp yürütmek istese de örgüt gerekliliğine göre davranırdı. Bireysel isteği fedaileşme temelinde olsa da örgüt ihtiyaçlarını gözetecek örgütsel yaklaşmasını bilen bir arkadaştı. Bu isteğe ve yoğunlaşmayla örgütün verdiği göreve yaklaşır ve bu tarzın yaşamın her anında oturtmaya ve davranmaya yol alır.
Devlet 2015 ten sonra topyekûn bir diz çöktürme ve imha konsepti geliştirmişti. Tank, top ve ağır silahların yönü dağlardan şehirlere çevrilmişti. Viraneye dönmüş şehirler, sokak ortasında kalan cenazeler, kokmasın diye donduruculara konulan cansız bebekler, diri diri bodrumlarda yakılan gencecik insanların kömürleşmiş bedenleri, yıkıntılar arasında evladının cenazesini çıkarmaya çalışan annelerin gözyaşları ve benzeri görüntüler basında boy boy yer alıyordu. Binlerce kişi bu yetmezmiş gibi sudan sebeplerle zindanlara tıkılmış; kendi topraklarında kendi kültürüne dayanarak özgür bir şekilde yaşamak isteyen herkese zindan ve işkence yolları gözükmüştü. Heval Bawer, her gün büyük bir hırs ve kinle bunları gözlemliyor ve düşmandan alacağı intikamın gününü bekliyordu. Korkulara yer vermeyen, cesaret kapılarını tüm yönü ile açan ve zafer için son tempo ile zafer koşucusu olan heval Bawer. O süreçlerde bir çok kimsenin sınırlara bakma cesareti bile zayıfken kendisi bu sınırların sadece beyinde yaratıldığına inanır ve bu anlayışlara karşı mücadeleci ve adım atan gerçek savaşçılar olması gerektiğini pratikte bu sınırları aşarak gösterdi. Yani bir insan isterse, gücünün bile yetmeyeceği bir şeye kilitlenirse ve hedefte net ise bunun için cesaretli adım sahibi olabilirse inandığı işi başarıyla yapar. Heval Bawer’in sırrı inanç ve amaca kilitlenmeydi. Tek bir an mücadelede ikirciklilik yaşamadı. Ve devrimin Bakur’e Kürdistan da olması gerektiğine, bunun Ortadoğu ve dünya devrimlerini getireceğine inancı tamdı. Bu yüzden partiye sürekli Bakur’a gitmek için öneride bulunuyordu. Bawer arkadaş ısrarları sonucu Bakur’a geçti. Burada çok kısa zamanda ciddi sonuçlar alan bir çalışma yürüttü. Yine imkânsızı başarmıştı. İnsanın gücü, inancı ve bilinciyle yapamayacağı hiçbir şey imkânsız değildir. Birçok kişinin Bakur çalışma koşulları yoktur dediği bir süreçte Bawer arkadaş sonuç alıcı bir çalışma yürütmüş, düşmana büyük darbeler vurmuştur. En son ihanet yine baş göstermiş ve düşman Bawer arkadaşın gece kaldığı yeri öğrenmişti. Teslim çağrılarına direnişle karşılık vermiş ihanete en büyük darbeyi vurmuştur. Bu temelde düşmana karşı bir fedai eylem yaparak şehitler kervanına katılmıştır.
Düşman yine her zamanki gibi Bawer yoldaşın şahadetinde de katliamcı kan emici yüzünü bizlere bir daha göstermiş oldu. İşbirlikçi, ihanetçi kişilerin desteğiyle Bawer arkadaşın kaldığı evi tespit etmişlerdi. Lakin düşmanın tespit edemediği bir şey vardı, o da gerçek özgürlük savaşçılarının düşmanına asla teslim olmayacaklarıydı. Bunu heval Berfin, Çiyager, Zeryan ve Erişlerin nasıl teslim olmayıp Apocu militan duruşlarıyla, fedai duruşlarıyla bizlere pratikleriyle göstermiş oldular. Bawer yoldaş da bu çizginin bir devamcısı olarak biz Kürdistan gençliğine nerede olursak olalım, nasıl direnip, savaşmamız gerektiğini bize bir kez daha göstermiş oldu. Kazanan Bawer, kaybeden ihanet ve sömürgecilik olmuştur. Bu gün düşman saldırılarıyla diz çöktürtme planını başarıya ulaştıramamışsa bu Bawer yoldaş gibi militan duruşların sayesinde olmuştur. Bu, ölümden yaşamı yaratma duruşudur. Bawer olmak, yaşamın her alanında ve her anında kazanmak oluyor. Esasında Bawer demek zafer çizgisi demek oluyor.