Şehit Lecwan Munzur

Kod Adı: Lecwan Munzur
Adı ve Soyadı: Adıl Sünger
Doğum yeri ve tarihi: 23.09.1989 Köln (Almanya)
Şehadet yeri ve tarihi: 01.06.2016 Medya Savunma Alanları (Qendîl)

Dersim asi çocuğu: Lecwan Heval

Lecwan heval, heval Çekdar’dan kısa bir süre önce özgürlük saflarına katıldı. Nasıl ki Çekdar heval doğallığıyla tanınmışsa, Lecwan heval de Dersim’in direnen, ayakta kalan isyan duruşu ile tanınırdı.
‘Anahtarı kaybedilen dağlar’ın çocuğu, o anahtarı tekrardan bulabilmek için yollara düşmüştü.

Toprağına bağlılığı onun kişiliğini nasıl da ele veriyordu. Lecwan Yoldaşın kim olduğunu bilmeyen onunla ilk iki dakikalık konuşmadan sonra hemen Dersimli olduğunu anlıyordu. Yani onu tanımak çok zor değildi.

Kürdistan’da sömürgeci-soykırımcı rejimin en çok asimilasyon politikalarını uyguladığı coğrafyaydı Dersim. Onun için belki de en çok direnen, saldırılara göğüs geren, ölüme, soykırıma karşı soluğu dağlarda alan bir halktı Dersim halkı. O halkın çocuğu olmak, o soykırımdan geçirilmek istenen halkın çığlığı olabilmekti Lecwan’ı dağlara taşıran. Ondandı Munzur’un akışı gibi akıyordu isyana Lecwan yoldaş…

Almanya’nın Köln kentinde doğan Lecwan heval, burada okur ve büyür. Abisinin özgürlük saflarına katılmasından etkilenir. Abisini tanımak için PKK’yi araştırır. Daha sonra da kendisini gençlik çalışmalarında bulur. O dönem Dersim’e gider. Orada abisi ile görüşür. Gerillalardan etkilenir. Döndüğünde daha fazla gençlik çalışmasına sarılır. Bir süre sonra da özgürlük saflarına bir bütünen katılır. Coşkulu, heyecanlı bir yapısı vardır. Sanki özgürlük için doğmuştur. Zaten kendisi de katılımını yeniden nefes alıyormuş gibi nitelendirir. Heyecanlı, inatçı kişiliği, direnişçi yanıyla dinamiktir.

Araştırmacı yanıyla tanınırdı Lecwan Yoldaş. Sorgulayıcıydı. Sorgulamacı yanıyla etrafındaki insanları da etkilerdi. Onları sorularıyla sürükler ve düşündürürdü.

Lecwan heval ile her tartışmamızda bana sürekli sistemin yanılgılarından bahseder, o yanılgılara düşmemem için sürekli uyarırdı. Kitaplar önerirdi. Daha ben o kitaba başlamadan heyecana gelip, bana kitabın içeriğini anlatırdı. Yoldaşlığı derin ve samimiydi. Yüzünde hep bir tebessüm vardı. Kendinden çok etrafını düşünürdü. Tek bir gencin dahi sistemde yaşamaması için çabalardı. Yanlışlara ve gericiliğe karşı çabuk öfkelenir, intikam duygusu bir anda devreye girerdi. Saatlerce oturup konuşup, Dersim’den bahseder, bir gün Dersim’de bir militan olmayı hayal ederdi. Hep ülkeye gitmeyi, Kürdistan dağlarında ‘anahtarı kaybedilen dağların’, Dersim dağlarının anahtarını yeniden bulmayı hayal ederdi. Lecwan Yoldaşın hayalini, umutlarını gerçekleştirme onu, şehitlerimizi yaşatmak demektir. Şehit Lecwan Yoldaşı anarken bir gün mutlaka hayallerini gerçekleştireceğimizin sözünü veriyoruz.

ŞEHİT LECWAN’DA DERSİM’İN İSYAN KİŞİLİĞİ VARDI

Lecwan Arkadaş Çekdar’dan kısa bir süre önce gelmişti. Çok ilginç, yani Lecwan Arkadaş’ta benim en  dikkatimi çeken şey Dersim’in o hala direnen ve ayakta kalan isyan kişiliği vardı. Yani çok temiz ve arı, çünkü Dersim’in böyle bir yönü var ısrarla korunan. Şöyle düşünüyorum biraz, Dersim kendi özerk yaşamını ısrarla koruyan ve en son ana kadar da ısrar eden bir coğrafya, bir toplumsallığı ifade ediyor. Bu açıdan da zaten hep sömürgeci soykırım rejimi tarafından Dersim ‘çıbanbaşı’ olarak değerlendiriliyor. Yani aslında Kuzey Kürdistan’ın o diğer bölgelerinde, Ağrı’da, işte Amed-Bingöl-Erzurum-Muş hattında, yine Koçgiri ve diğer alanlarda ulusal özümseme, yok etme saldırıları ve soykırımı yürütülürken, hep esas finalin Dersim olacağını biliyorlar. Çünkü Dersim tarihi boyunca her zaman kendi özerkliğini korumuş, kendi o doğal toplum özellikleri önde, kimliğini yaşatmış ve bundan da hiçbir zaman ödün vermemiş bir coğrafya.

Bunu bildikleri için orası bitirilmeden, düşürülmeden, soykırımdan geçirilmeden Kürdistan’ın zapt edilemeyeceğini biliyorlar. Belki de bilinçli olarak son noktaya bıraktılar; son saldırı noktası haline getirdiler ve belki de yine bununla bağlantılı olarak en aşağılık ve en çirkin, en vahşi, en soysuzca soykırımı orada yaptılar. Kuzey Kürdistan’da 20. yüzyılın en büyük soykırımı Dersim’de gerçekleştirildi. Hikayeleri hala anlatılıyor. Bunun nedeni dediğim gibi oradaki o doğal toplum özellikleri; o ısrarla, inatla direnen özerk toplumsallıktı.

AİT OLDUĞU TOPLUMSALLIKLA BULUŞMANIN COŞKUSUYLA DOLUYDU

Bunu Lecwan Arkadaş’ta görmek mümkündü. Kendisi ne kadar bunun farkındaydı bilmiyorum, ama benim dikkatimi açıkçası bu çekti. Yani O’nda da böylesine bir damar göze çarpıyordu. Çocukluk ortamında anlaşılıyor ki ailede zaten bir yurtseverlik var, bir katılım var, bir etkilemeyi yaşamış. Ama anlaşıldı ki, özellikle Dersim’in Dersim’e ait, inatla ve ısrarla direnen, var olmaya çalışan kimliğinin O’nda kendisini koruyan kısmı PKK’yle buluşunca muazzam bir güzellik ortaya çıkmıştı. Bir heyecan, bir coşku barizdi Heval Lecwan’da.

Gerçekten de coşkun, heyecanlı ve hayata gecikmiş olarak gelmiş de evini bulmuş ya da gitmesi gereken toplumsallıkla buluşmuş bir heyecan, bir coşku O’nda görülüyordu. Sanırım o Dersim’de inat, ısrar eden direnişin, PKK’de çağdaş, mücadele, direniş olarak yeniden sentezlenip yaratılmasıyla buluşunca böyle bir heyecana dönüşmüştü.

Aynı zamanda arayışçıydı da. O da hep bir şeyler yapmak isteyen, halkımızın sorunlarına çözüm bulmak isteyen, bir an önce buna atılmak isteyen bir duruş ve kişilikti.

Açıkçası etkilendiğim bir arkadaş oldu. Yani gülüşüyle, davranışlarıyla, hatta bazı sakarlıklarıyla… Öyle duru ve temizdi ki…

AVRUPA’DA BÜYÜMESİNE RAĞMEN MODERNİTEYE DİRENEBİLMİŞTİ

Ben bu açıdan aileyi de biraz düşündüm. Avrupa’da büyümüş bir arkadaştı. O da Çekdar Arkadaş da öyle, ama Kürdistani renklerini korumuşlardı, o toplumsallık korunmuştu. Bunun mutlaka aileyle bağı var. Ben bu açıdan aileleri de üzerinde kafa yorulması gereken bir alan olarak görüyorum. Tabii aynı zamanda saygı da duyuyor insan. Modernitenin her türlü aşındırıcı, çığrından çıkarıcı, bozucu ilişki ortamında böylesine gençler yetiştirmek öyle kolay değil tabii ki.

Anlaşılan yurtseverliğin derin özellikleri ailede var ve aynı zamanda bu kendisini bir biçimde çocuklara taşımış. Heval Lecwan’da da bunu görmek mümkündü, Heval Çekdar’da da vardı. Dolayısıyla aileyi de burada anmak gerekiyor. Aynı zamanda bundan dolayı ailelere de bir şey söylemek gerekiyor. Yani ilk eğitim ocağı aile ortamıdır. Siz eğer çocukları biraz ahlaki, vicdani ve kendi toplumsallığıyla barışık bir şekilde, o kültür ortamıyla buluşturarak yetiştirebilirseniz, muazzam güzel kişilikler çıkıyor. Moderniteye de direnebiliyor, sömürgeci soykırıma da direnebiliyor. Ve aynı zamanda kendisi olma, yani Xwebûn olma gençler açısından çok daha hızlı gelişebiliyor.

Ve böyle insanlar da tabii ki sevilecek insanlardır. Böyle insanlar kolay kolay bulunmaz. Bu iki arkadaşta da bu vardı. Lecwan Arkadaş’ta da bunu net gözlemek mümkündü. Anlaşıldı ki böyle bir aile ortamından geliyor. Bu açıdan ilk buluşmasında O da çok yabancılık çeken bir arkadaş değildi. Sanki esas büyük ailesine, esas bulunması gereken aileye gelmiş gibi bir katılım ve duruşu vardı. Çok trajik bir durum tabii; ikisi de aynı anda ve aynı mevzide şehit düştüler. İkisinin de şehadet haberini aynı anda duyduk. Gelecek vaat eden böyle yoldaşların böylesine erken şehadetleri insana ağır geliyor tabii ki.

Lecwan Munzur

Close