Şehit Yêrivan Azadi

Yêrivan Azadî

Kod Adı: Yêrivan Azadi
Adi Soyadi: Gülistan Basutçu
Doğum Tarihi ve Yeri: 1986 Mersin ( Aslen Batmanlı)
Partiye Katıldığı Tarih ve Yeri: 2005 İstanbul
Şahadet Tarihi ve Yeri: 24.03.2012 Hizan Bitlis

Komalên Ciwan: Gençler Serhildanlarla Cevap Vermeli

“Şehit düşen 15 kadın yoldaşın içerisinde yer alan Yêrivan Azadî (Gulistan Basutçu ) gençlik hareketi içerisinde uzun yıllar yer almış ve 2005 Kürt gençliğinin sömürgeci faşist Türk devletinin operasyon ve saldırılarına karşı kendilerini kalkan yapma hareketine öncülük ederek canlı kalkanlar gurubu ile gerilla saflarına katılmıştır. Aslen Batmanlı olan Yêrivan Azadî (Gulistan Basutçu ) yoldaş 1986 yılında Mersin’de doğdu. Sömürgeciliğin Kürdistan üzerindeki baskılarından dolayı aile Türk metropollerine göç etmek zorunda kalmıştır. Türk metropollerinde doğup büyüyen Yêrivan yoldaş ana yurdu olan Kürdistan topraklarına her zaman büyük bir özlem duymuştur. Bu özlemi onu özgürlük mücadelesi ile tanıştırmış ve erken yaşlarda aktif bir mücadele içerisine itmiştir. Mücadeleye atıldığı günden bugüne yoldaşları içerisinde sürekli örnek bir kişilik olan Yêrivan yoldaş mütevazılığı ve canlılığı ile her kesin kalbini fethetmeyi başarmıştı. Bizlerde mücadele arkadaşları olarak bedellerle yükseltilen özgürlük bayrağını zafere taşıyacağımızın sözünü bir kez daha yeniliyor ve tüm onurlu Kürt gençleri ve kadınlarını özgürlük saflarında mücadele etmeye çağırıyoruz. Mücadelemizin geldiği bu tarihi sürecin şehitlerinin bayrağını her alanda yükseltme ve büyük bir serhıldan ruhuyla şahadete ulaşan yoldaşlarımızın cenazelerine sahip çıkılmalıdır. Kürdistan’ın ve Türkiye’nin işgalci faşist TC devletine karşı Kürdistan’ın yiğit evlatlarına layık sahildarlarla bu şahadetlere cevap verilmelidir. Zaferimizi ve özgürlüğümüzü teminat altına alan şehitlerimizin intikamını nefes aldığımız her yerde alma sözü veriyoruz. Bu temelde Kürdistan gençlerini bulunduğu her alanda zafer ruhuyla sahildarları yükseltmeye ve Kürdistan’ın özgürlük dağlarında kahraman şehitlerimizin saflarında mücadeleye çağırıyoruz.

Bir Yağmur Damlası

Bir yağmur damlası düştü yüreğime
İçinde seni barındıran
Bir güzel bu kadar mı güzel olur
Tüm çirkinliklere inat…
Şimdi şehrin kirli sularına karşı duran
Saf, temiz ve berrak
Bir yağmur damlasısın sen
Düştüğün her yerde yaşam yaratan…

Bırak güzel kız yağmur çıldırırcasına aksın üzerimize, ıslatsın bizleri delicesine. Belki arayışları vardır onun da bizim gibi. Belki kendi akışkanlığında arıyordur kendisini. Tıpkı senin gibi. Sen de bir yağmur damlası gibi değil miydin? Bazen usulca, bazen çılgınca akmıyor muydun kendi yurduna? Öyleyse ne bu telaşın, neden bu kadar kaçarsın ıslanmaktan?

Gel, son bir kere yüzümüzü göğe dönelim. Kollarımızı sonsuzluğa açıp yağmurlara şarkı söyleyelim. Belki son bir kez daha yağar ve yitirdiğimiz güzellikleri bizlere yeniden sunar. Kim bilir belki kayıp ülkemin tüm güzellikleri yeniden beliriverir yağmurun akışkanlığında.

Yerîvan isminin anlamını bilmiyorum belki de çok güzel bir anlamı vardır. Zaten bir ismin anlamı ve manevi değeri yoksa kolay kolay kendisine ad edinmez gerilla. Yine de ben her zaman keşke Yerîvan arkadaşın adı Yağmur olsaydı derdim. Yağmur isminin ona çok yakışacağını ya da onun yağmur damlasına çok yakışacağını düşünürdüm.

Bedeninde, ruhunda ve yüreğinde gizlediği narinliğini hep bir yağmur damlasına benzetirdim. “Yoldaş” derken, gülümserken, konuşurken hep bir estetik kaygısı varmış gibi gelirdi bana. Ama o bildiğimiz sistemin dayattığı estetiksel kaygılar değil. Ahlaki ve politik toplumun bir üyesi olduğunu bilen bir kadının bu topluma layık olabilme çabasıydı hepsi. İnsanlara hitap ederken kırmamaya değil, gerekirse kırmaya özen gösteren biriydi mesela. Yani varsa bir yanlış yaşadığı topluma karşı, gerekirse hem kendisini hem de karşısındakini kırardı. Aldırmazdı yanlışın gözyaşlarına. Dökmesi gerekiyorsa kendisi de dökerdi gözyaşlarını. Yeter ki binbir emekle yaratılan güzellikler, değerler yitip gitmesindi. Ama bir ortamda bir doğru varsa, önünde eğilir, yalnızca minnettarlığını sunardı karşısındakine.

Onunla çok kalmadım aslında, bu yüzden de onun için en doğru kelimeleri dizmekte zorlanabilirim. Daha doğrusu onun hakikatini olması gereken şekilde ifade edemeyebilirim. Tanışmanın ve tanımanın zor olduğu bir zaman diliminde tanımlama güç hale gelir. Hele bu bir güzeli, bir yoldaşı, bir hakikati tanımlama işi ise çok daha zorlaşır her şey. Şimdi on beş güzel kadından biri olan Yerîvan’ı anlatmaya çalışıyor ama başarılı olamıyorum. Dedim ya parçalanmış sözcükler onun karşısında bir araya gelmekte zorlanıyorlar. Bu yüzden parçanın bütünü olan yağmur ile tanımlıyorum onu.

Çünkü o yaşama bazen bir yağmur damlasının o süzülen dingin haliyle, bazen de aniden bastıran coşkun haliyle katılırdı. Yani hem yaşamın akışını belirleyen, hem de yaşamın akışına kapılan olurdu. Ama akışkanlığından hiçbir zaman bir şey kaybetmezdi. Bir gerilla, bir PKK militanı için de olması gereken buydu. Bir gerilla içinde bulunduğu ve kendisini ait gördüğü bu yaşama hem katılmalı hem de yaşamı kendisine katmalıdır. Bütünlük ancak bu şekilde sağlanır.

Yağmurun yüreklerimizi delice ıslattığı bir günde bana söylediği şu sözler hiç gitmiyor aklımdan:

“Evet sevgili gerillam; zamansız zamanlarda yaşıyoruz. Sevgimizi ve özlemlerimizi ne zaman yaşayacağımızı bilmediğimiz zamansızlıklarda. En iyisi mi yoldaşım, biz bazen yaşamı sorgulamadan delice yaşayalım. Hep birlikte; “ez ne dînim” diyenlere karşı “ez dînim” diyelim. Ve bir dağ, çöl, yaşam delisi olduğumuzu binlerce defa kanıtlayalım. Bazen de yaşamın anlamına varmak için kaygısızca yaşayalım. Çelişkilerimiz, acılarımız, çocukluğumuzdan bu yana yüreğimizin gizli bir köşesinde sıkışıp kalan anılarımızı, dokunsalar ağlayacak gibi olan gözlerimizde hapsettiğimiz gözyaşlarımızı azad edelim.

Azad edelim ki, dinsin acılar, gözyaşları…
Bitsin içinden çıkamadığımız çelişkiler…
Varsın tüm çabamız özgürlük olsun…
Varsın tüm özlemlerimiz sevilene dair olsun…
Varsın tüm hayallerimizin içinde güller olsun…
Varsın mücadelemiz, maviye hasret çocukları, mavinin derinlikleriyle buluşturmak olsun…
Sevgili gerillam; varsın her şey dışarıda yağan yağmur gibi yağsın. Arındırsın tüm kiri insanlığın beyninden ve yüreğinden…
Yaşam yağmur berraklığında aksın, coşsun, sel olsun…”
Bu yaşama bir katılım olacaksa Yerîvanca olmalı diyorum; gerektiği zaman dingin, gerektiği zaman ise coşkun bir sel gibi olmalıdır. Anlamak, kavramak ve yaşamak için.

Sevgili gerilla; seni yüreklerimizin en derin yerine yerleştirdik. Masumiyetinle, güzelliğinle yüreklerimizin tam ortasındasın. Yerîvan yoldaşın ağzından çıkan “sevgili gerillam” sözcüğü onun gerillaya olan aşkının en somut dile geliş haliydi. Umutlarını yağmur damlalarına sığdıran ve tüm Kürdistan’a damla damla yağdıran Yerîvan yoldaş, bir gerillaya yarışır şekilde yaşadı, savaştı ve koynunda bahardan kalan yağmur damlalarıyla sonsuzluğa yol aldı. Bizlere ise onun yolunda, ona ve diğer tüm yağmur damlalarına layık olarak yürümek kaldı. Ta ki o yağmur damlalarıyla bir olup coşkun bir sele dönüşerek, evreni azad edene kadar…

Dersim Uğur Kaymaz

Close