Şehit Zerdeşt Dersimi

Zerdeşt Dersimi

Kod Adı: Zerdeşt Dersimi
Adi Soyadi: Ali Gezer
Doğum Tarihi ve Yeri: 1970 Maraş
Partiye Katıldığı Tarih ve Yeri: 1996 İstanbul
Şahadet Tarihi ve Yeri: 18.08.2011 Pervari, Siirt

“Saflarında çok büyük kahramanlar, yaman direnişçiler çıktı. Birçoğu bu uzun süreli mücadelede gerilla saflarında kahramanca savaşarak şehit düştü. 2008’de Zap’ta şehit düşen Botan Hakkari ve Erdal (İlyas Aydın) bunlardan ikisiydi. Hem YCK’nin yiğit militanları olmuşlar, hem de YCK’den Komalên Ciwan’a gelen yolda gençlik hareketini yönetmişlerdi. Sonunda da gerillaya katılıp HPG’nin yenilmez savaşçı ve komutanları haline gelmişlerdi. Yine Kelareş’te şehit Hakî Şiyar (Senar Mete)’da bu kuşaktandı.
Bu yıl “Demokratik özerliği inşa ve Önder Apo’ya özgürlük” hamlesi içinde de iki seçkin YCK’liyi şehit verdik. Botan gerilla direnişinin en ön safında yer aldılar ve direnişe büyük güç kattılar. Birisi Ağustos ayında Pervari eyleminde şehit düşen Zerdeşt Dersîm’di.”

Zerdeşt Dersimi

“Suratları gergin

Suratları kararlı

Belli ki çok beklemişler

Kabuğundan çıkan bir portakal

gibi gelen sabahı”

Edip Cansever

Hepsi burada olmuş; bizim dünyamızda. Biz kafamızda binbir hesap kitap, yapılacaklar listesi ve kovalayıp durduğumuz düşlerimizle adımlarken kentin kaldırımlarını, Herekol’un yükseklerinde bir ardıç ağacının karşısında durup gülümsemiş Zerdeşt. İç geçirmiş, heyecanla dolmuş, mırıldanmış usuldan: “Ardıcım, güzel ardıcım. Nasıl oluyor, anlamadım. Hiçbir yere gitmiyorsun ama tüm dünyayı gezen, gören, bilen gibisin. Konuşmuyorsun, suskunsun ama herkesi konuşturuyorsun, beni konuşturuyorsun. Sanki içimde yeşermişsin gibi hissediyorum; damarlarımda damarlarını… Hiç gitmediğim, görmediğim halde beni Heşet köyüne götürüyorsun. Hani o Feqiyê Teyran’ın gördüğü, dolaştığı yerlere.”

Görmeyi bilene, der bir bilge, tek bir atom parçacığındadır dünya. Bir ağacın yemişine, bir insanın gülüşüne bakıp da umutlanabilir, hakikatin yükünü omuzlayabilir insan.

“Bilmek, yapmaktır.” Belki tarihin en büyük sözü bu. Yapmayanın bilgisi, kimi ne ilgilendirir? Eylemle birleşmeyen söz, neyi değiştirir?

Gerilla. Büyülü bir sözcük. Büyüsü, eylemdedir; söz’ü eylemektir gerillanın yaptığı. Gerillaların yaşamına bakan kentli bir kaldırım mühendisi, olan-biten kadar bir türlü olamadığını, olmaya yanaşmadığını görür. Serindeki sendir, onca büyülü olan; kaçtığın yollar, neylersen eyle, içinden geçer.

***

Zerdeşt Dersimi. Herekol’un, Bestler’in, Zagroslar’ın… “Çocukluğunun, yaşadığı köyün; içine girip yıkandığı, soğuk sularını içtiği pınarın; kayaların, dutların, alıçların, eriklerin, mışmışın, kurbağa ve kertenkelelerin, arpa ve buğday tarlalarının, kelebeklerin, dağ çayının, çatlamış elin, ağıtlar ve küfürlerin, şakalar ve kavgaların, bereketin, sevincin, üzüntünün…” Memleket ile doğanın, söz ile eylemin buluştuğu bir katıksız hikâye.

Nurhak Dağları’nın eteklerinde, 1970’te başlayan yaşamı, 18 Ağustos 2011’de, Botan’da noktalandı. Fakat şiirin hakikatle buluştuğu anlardan biriydi: Ona ölü denemezdi.

Ablası Mizgîn (Elif Gezer), 30 Temmuz 93’te sabaha karşı kimyasal silahlarla katledildi. Ali Gezer’in Zerdeşt Dersimi olma hikâyesinin belki de kırılma anlarından biriydi bu. İstanbul’da, Uluslararası İlişkiler öğrencisiydi; 96’da yalnız üniversiteyle değil, kentle bağını koparıp dağların yolunu tuttu.

Mizgîn ile Zerdeşt, sırtını yasladığı dağın nâmına yaraşır bir babanın çocuklarıydı. Nurhak dağlarını ‘93’te ziyaret eden grubun içindeki bir gerilla, adeta saygı duruşu hâlinde anlatıyordu İbrahim Amca’yı. Gerillalara kendi ürettiği baldan veriyor, uzunca sohbet ediyor ve sarılarak uğurluyordu. O sırada henüz şehit düşmemiş olan kızını bir kez bile sormamıştı ama. “Çünkü,” diyor onu anlatan gerilla, “onun için tüm gerillalar Mizgîn’di ve Mizgîn bir gerillaydı.” Oysa sorsa öğrenecekti: Mizgîn de şehit düşmeden hemen önceki o günlerde, Nurhaklar’a gelen grupla birlikteydi.

***

Zerdeşt Dersimi’nin günlüğü, Serxwebûn Yayınları’ndan, “Herekol Güncesi” adıyla yayımlandı. İçimizden geçen, bedenimizi ikiye bölen o yolu, öyle güzel cümlelerle, öyle güzel bir sevgi ve hasretle anlatıyor ki… Onunla birlikte ardıç ağacının karşısında gözlerin doluyor okurken ve bir çatışmanın en zorlu ânında yüreğin ağzına geliyor.

“Senin adın bir deftere yazıldı/ eskimez bir mavi deftere/ adın/ yazıldı” dediği Turgut Uyar’ın; ve “öyle bir şey/ Biraz uzak, biraz çıplak, ve yayan.”

Ve bütün ülke paylaşır bir sevinci…

Zerdeşt Dersimi’nin günlüğünden, 15 Ağustos’ta Türk sömürgeciliğine ve Kürt’ün korkuyla “düşürülmesine” sıkılan o ilk kurşuna dair bölümden… Bugünlerde de iyi gelir…

“Haziran’da ölmek zor” der şair. Ve bir Zilan gününde on yürek çiçeklenir. On kez yemin eder ardılları. Yürek naif, yeminler kılıçtan keskindir; sığdıran yüreğime zülfikârı, kan içinde bırakarak her parçamı. Ve bir Temmuz hüneriyle aceleyle ve usulca akar canlar, Ehriman mekânına. Mevzilerde patlar bombalar. Roketler infilak eder hedeflerinde. Bülbül misali öter keleşler, korku yüreklerini parçalar zalimlerin. Kaçkın ve korkak çakallar gibi sus pus olur hainler. Şehrin tutsak veya gizliden yaşayanları, bir bayram edasıyla karşılar mermi, bomba ve roket seslerini. Sessizce birleşir yürekleri. Gerillanın yüreğiyle şehrin kutsal mekânları olan bu yürekler, sevinç ışıltılarını gözlerde sergiler. Ve bütün ülke onlarla paylaşır bir sevinci: ‘Gerilla Berwarî’yi basmış!'”

Nurhaklar’dan Botan’a Asil, bilge, özgür ruhlu bir gerillanın hikayesi…

Close