Şehit Dersim Tolhildan (Xeyri)
Kod Adı: Dersim Tolhildan (Xeyri)
Adi Soyadi: Mazlum Kaygın
Partiye Katıldığı Tarih ve Yeri: 2011 Urfa
Şahadet Tarihi ve Yeri: 05.2016, Nusaybin
21 Mayıs günü Elika’dan Xeyri arkadaş Kawa’nın şahadetinden sonra Şehit Gelhat Mahallesine gitmişti. Bir sokaktan geçmeye çalışırken şehit düşmüştü. Xeyri arkadaşın bir eli yoktu. Direniş sırasında da bir gözünü kaybetmişti. Bakmayın bir gözünün ve bir elinin olmadığına o her daim en öndeydi. Xeyri gülerken yüzünde yoldaşlığı taşırdı. Yoldaşlığın tüm güzelliklerini yüzünde barındırıyordu. Bizleri bırakmaması gereken bir zaman şehit olmuştu. Neredeyse bedeninin yarısı olmayan Xeyri arkadaş, drumadan savaştı, durmadan çalıştı. Ta ki yıldızlara erişene kadar. Direnişin ruhuydu Xeyri Arkadaş.
Nusaybin’de Dersim arkadaştan biraz bahsetmek istiyorum. Bu arkadaşın erken şehit düşeceğini tahmin etmek zor değildi. Bundan kaynaklı savaş yerlerine göndermemekte ısrar ediyorduk. En azından o şeyini biraz giderene kadar. O kadar sıcak giriyordu ki, o kadar girişken’deki çok fazla yaşayabileceğini çok fazla kalabileceğini düşünmüyorduk. Suruçlu bir arkadaştı. Babası şehitti. Çok yurtsever bir ailedendi. Içeride bir süre çalışmalarda kaldıktan sonra bir süre cezaevinde kalıyor. 2014 yazında Ali Çiçek Akademisi’ndeydi. Ali Çiçek Akademisi’nde en fazla gelişen, kendini katan, kendini dayatan, pratiğe gitmek isteyen arkadaştı. Ardından onların devresi
Kobani saldırılarının olduğu ama daha 6 Ekim serhildanları başlamamıştı. Onların devresi 2 Ekimde bitti, kapanışı 2 Ekimdi. 6 Ekim’de de zaten serhildan oldu. Arkadaşı biz Suruç’a gönderdik. O zaman nöbetler vardı suruç sınırında, katılımlar oluyordu. Yani Suruç’ta bir hareketlilik vardı. Arkadaş o yoğun dönemde o serhildan döneminde o Kobani süreci boyunca Suruç’ta kaldı. O yoğun dönemi ve o nöbetler, çadırlar. Hak geliyor, kitle geliyor, gençlik geliyor. Birebir bunlarla ilgilenen, bunları gönderen, bunlar örgütleyenlerin başında heval Dersim geliyordu. Onun dışında bir de o süreçte Suruç’un tüm köylerinde, birimler, komiteler kurulmuştu, toplantılar yapıyordu, direnişe dahil ediyordu. Her köy bir direniş merkezi haline getirmişti.
Geldi dağa heval Dersim’i durdurmak imkansız. Diyor ben gideceğim beni gönderin kuzeye, ben savaşa gideceğim. Ben gideyim, ben gideyim. Heval Dersim böyle nasıl gideceksin bu şekilde. Diyor yok, hiç sorun yok ben gideceğim. Kabul etmedik tabii. Israrla dayattı dedi ben askeri bir eğitime gideyim o zaman. Heval sen yapamazsın, bak ayaklarında parça alanmış yani düzgün eskisi gibi yürüyemiyor, topallıyor. Bir eli de gitmiş, bir gözü de gitmiş. Israrla kendini dayattı askeri eğitime gitti. O durumuyla, o askeri eğitim de en çok çabalayan, en çok yapan oydu. Ben o şeyden sonra şu kanaate vardım ki gerçekten pratikte, askerlikte fiziğin çok fazla önemi yok. İrade çok daha önemlidir. Eğitim komisyonu şaşırıp kalmıştı. Dersim nasıl bu kadar çabalıyor, nasıl bu kadar performans gösterebiliyor. Yerinde durmayan, her işi yapan, her işe koşan bir arkadaştı. Eskiden de öyleydi, yalandıktan sonra da bir şey değişmedi, hatta daha fazla arttı. Ablukalar başladıktan sonra, 14 Aralık süreci başladıktan sonra aslında biz tahmin ettik. Dersim’in duramayacağını tahmin ettik.
Biz Dersim’i çekmeyi de düşündük. Yanına iki arkadaşı da örgütleyip Nusaybin’e firar etti. Gitti heval o haliyle bak düşünebiliyor musunuz o haliyle heval Dersim, Nusaybin’e gittikten sonra Nusaybin’in durumu değişti. Arkadaşlar da anlatıyorlar. Şimdi arkadaşlar da söylüyorlar. Heval Dersim Nusaybin’e gittikten sonra Nusaybin’in durumu değişiyor. Yani yaratıcılığı, fikirleri, yoğunlaşmaları. Taktikçiliği, taktif geliştiriciliği müthişti. Tedbirler geliştiriyor, önlemler alıyor, hazırlıklar yapıyor. Nusaybin direnişinin bu kadar uzun sürmesinde en büyük pay heval Dersim’indir. Arkadaşlarla ilişkiye geçtik dedik heval Dersim’i gönderin. Dediler biz Dersim’i gönderirsek bizim Nusaybin’de direnemeyiz. Nusaybin’de kısa bir süre içerisinde Nusaybin’in vazgeçilmez komutanı olmuştu. Gitti zaten komutanlığa girdi. Biz dedik tamam neyse komutanlığa girsin, komutanlığa girdi. Her işi yapıyordu ve direniş, abluka başladıktan sonra da bu böyle devam etti. O haliyle diyor ki o mayınların büyük çoğunluğunu Dersim döşüyor. Gidiyor tankları ima ediyor, bisiving kullanıyor, mayın düşüyor, sızmaya gidip çatışmaya giriyor.
Yani yapmadığı eylem kalmıyor. Ama biliyorduk erken şehit düşecek. Çünkü çok sıcak, hep önde olmak istiyor, düşmana vurmak istiyor, hep savaşmak istiyordu, hep kendisini öneriyordu. Bundan kaynaklı da erken şehit düştü. Şehit düştükten sonra da gerçekten Nusaybin çok ciddi etkilendi. Dersin heval sadece ablukanın içerisinde değil, ablukanın dışına çıkıp eylem yapıp geri geliyor. Mesela Nusaybin’de dikkat ettiniz mi, Nusaybin ablukası sürdüğünde dışarıda da eylemler oluyordu. Ablukanın dışında da eylemler oluyordu, diğer mahallelerde de. Gittikten sonra her yerde mayınlar döşüyor velhasıl savaşta çok önemli bir düzey bir nitelik kazandırdı Nusaybin’e.
Arkadaşın en temel şeyi düşmana karşı öfkesi insanı şaşırtacak düzeydeydi. Çok öfkeliydi, sürekli vurmak istiyordu, sürekli darbelemek istiyordu, darbe vurmak istiyordu. Düşmana karşı hep büyük savaşmak isteyen bir arkadaştı. Bunun için sürekli yoğunlaşıyor, sürekli yaratıcılık geliştiriyordu, taktik geliştiriyordu. Yani burada otursun 5 dakika içerisinde sürekli aklı oradaydı, sürekli düşünüyordu. Şurda şu eylemi yapsak, burada bu kadar düşmanı vursak şöyle yapsak, böyle yapsak sürekli onun üzerine şey yapıyordu. Bu kadar cesur, kararlı ve öfkeli olduğu için de girdiği işte büyük başarılar kazanıyordu.