Şehit Zerya Bagok
Kod Adı: Zerya Bagok
Adı Soyadı: Evin Öz
Şahadet Yeri: 2016 Cizîr
Zerya Bagok’un Günlüğünden
17.05.2015
Usandırmayacak bir sabır gerek Ah çekeceksin derinden,
Bazen yüreğini yakacak Yürüyeceksin umudun izinden.
Bazen de gençliğini çalacak. Sabır demiştim ya hani,
Susacaksın belki çoğu zaman, Denizden kum toplamak misali,
Ama gözlerin anlatacak, Yığacaksın kumları bir yana
Rüzgar sınayacak seni, Bak göreceksin
Bilmeyecek nerden geldiğini; Hepsi dönüşecek sabır taşına
Yoksa hayallerine mi gideceğin. Yağacak tek tek düşman başına
Yıllanacaksın belki yollarda Sabır demiştim ya hani,
Şakakların beyazlayacak Onu hep al yanına
Anlamlandıracaksın karanlığı; Sussuzluğunda su;
Sana yoldaş olduğunu Uykusuzluğunda uyku olacak sana !
Zerya BAGOK
02.06.2015
“Masumiyetimle her şeye, mahkumiyetimle hiçbir şeye sahip olmak istemiyorum”
Hiçbir şeyle her şey arasında gidip geliyorum,anlam vermeye çalışıyorum arada da saçlarımı örüyordum. Elimi her saçlarıma attığımda bir boşluğa bir de saçlarıma takılıyordum tıpkı hiçbir şeyle her şey gibi… Sonunda hiçbir şeyden her şey olma yoluna girdim. Hiçlik gibi on sekiz yıl geçirmiştim. Koca bir boşluk, kuşların cıvıltısını bastıran ve başımızı ağrıtan tabak çanak sesleri gibi on sekiz yıl …
Peki ya her şey neydi? Uzun bir yoldur, belki de hakikat yoludur bu. Hakikat, yolunda gerekli her şeyi atalım bir çantaya ve çıkalım yola. Taşıyabilecek miyiz her şeyi sırtımızda? Terletecek sırtımızı. Yıllanacak her şey sırtımızda kamburumuz çıkacak belki. Ama yolun sonundaki Sahra’ya ulaşmak gibi umutla gideceksin fakat bitmeyecek, sonu gelmeyecek. Ama bu son umudunu kırmayacak. Çünkü ; çantanda sabır, aşk ve buna eşlik eden birçok şey var.
Hiçbir şeyden bir şey ; bir şeyden her şey olma yolunda hepimizin yolu açık olsun.
Şimdi kendini karşına alıp samimi ve tarafsız olma vakti… Korkuyor musun,kaçıyor musun eksikliğe düştüğünde? Hep karanlığın çökmesini mi bekleyeceksin kendini saklamak için? Böylece sadece bedenini saklayabilir misin? Ya zihinlerde bıraktığın yıkıntıya ne olacak? Eksikliklerini saklamak, kendine liberal yaklaşmak temeli sağlam olmayan bir inşa gibidir. O temelin üzerine saray bile inşa edersen temel kaldıramadı mı tüm görkem gider. Yerini toz bulutu ve moloz yığınına bırakır. Korkuların gururunun incinmesine yönelik olmasın, bırak bu gururu! Korkuların geleceğe dönük olsun. Örgütün verdiği emeğe karşı başarı gösterememe korkusu olsun. Korkularının köküne in! Yaptığın eksiklikten sonra üstüne yoğunlaşmak yerine çevrendekiler ne der kaygısına giriyorsan acınası haldesindir. Çünkü hala toplumsal kaygı taşıyorsun. Daha da kötüsü geleneksel toplum kaygılarını örgüte taşıyorsundur. Katılımını sorgula o halde. Uyan ve unutma; sen örgüte yük olmaya değil, örgütün yükünü kaldırmaya geldin…
Devamı Gelecek…
Zerya Bagok
YETER Kİ SEN DİRENMESİNİ BİL…
08.06.2015
Karanlıklar içinde boğulduğumu sanarken bir yol, bir ışık göründü sanki… Yoldaşlarımın meşaleleriyle, benim için aydınlattığı bir yol. O daralmışlıkdan, çaresizlikten nasıl çıkacağımı bilmezken bunu fark eden ışıklı gözler yine yaptılar yapacaklarını; yol oldular siyahtan beyaza götüren… Hani en beklenmedik anda (elin kolun bağlıymış gibi hissettiğin anlar) sana yaklaşan adımlar olur. Kurumuş otların gıcırtısını kulaklarına nakşeden yoldaşının emin adımlarıdır onlar. O yürüdükçe yüreğinde buz kütlelerine dönüşen donmuş anlam veremediğin şeyler,acılar bir bir çözülür, erir gider. Bunu “yoldaşın gücü” olarak yorumluyorum. Peki ya yoldaşın yanında değilse? İşte o zaman her şeye tanıklık etmiş bedenin kalıyor. Beyninde ise derinliklere itinayla işleye bildiysen eğer Önderlik kalıyor. O halde beynin ve hatıranda kalanlar yoldaşlık ediyor sana. Klavuzun oluyor sana Önderlik. Tıpkı yeni gittiğin bir şehirde noktana gidebilmen için bir pusula bir rehber gibi…
20.06.2015
Hayaliyle heyecan içine kapıldığımız resimler de gördüğümüz kareleri burada yasamak ne büyük bir tutku bir şans…Demek istediğim o ki resimlerde kırmızının her tonunu barındıran bir ateş… Ve bir ahtapot misali kollarını çaydanlığın dört etrafına saran alevler, birde buna eşlik eden çaydanlıklar ,ayların yorgunluğuyla is tutmuş kararmış çaydanlıklar . O resimlere her baktığım da oradaki ateş yüreğimi ısıtıyordu. Şimdi ise buradayım ateş ise yüreğimi ısıtmakla yetinmiyor, tüm bedenimi ısıtıyor. Sadece beni değil, gökkuşağının her tonunun yeryüzünde ki temsiliyeti olan kadınları da ısıtıyor.Haydı yoldaşım kalk doğrul yerinden Kürdistan’ın çoğu yerini dolaşıp yorgun düşmüş akan bu suyu bir çaydanlık da dinlenmeye bırakalım. Ve bir avuç dem atalım üzerine. Oturalım karşıda ki kayaların üzerıne sohbetimize eşlik eden sıcacık çayla güneşi batıralım bugün yarının tekrar dogması üzerine…
12.11.2015
Şitla Azadi ,her biji Di nav dile Kurda da diji.
Dağlarımıza karlar düşmeye başlamışken ,Kürdistan yanıyor.Mazlum’un ,Sema’nın ateşini bugün Amed ,Cizre,Van devralıyor. Kar kitleleri eritir mi yüreklerdeki yangını. Uzun süredir süreçten kopuk yaşıyordum eğitimler nedeniyle simdi gelişmeleri ani anına takip ediyorum.Masum bir çocuğun babasının şahadeti ardından intikamını alacağım ,demesini hangi tarih yazacak ,kimlere ders olarak okutulacak.
Umutluyum kişi şahsında toplum sonsuz bir roman olacak ..
YETER Kİ KARARMASIN KOCA YÜREK… KARANLIK DEDİĞİN KAĞIT PERDE… YETER Kİ SEN DİRENMESİNİ BİL…
13.11.2015
En buyuk sessizlikte bile susmuyor yüreğim. Her gün ilk gün ki heyecanı ,merakı yaşamak istiyorum .Eskimemek gerekir bu dağlarda ilk gün ki gibi taze kalmak üzere her gün yol almak.. Baharın uçsuz bucaksız yeşilliğe, kışın ise ufuğu belirsiz karın temizliğine göz alışsa bile her kar tanesi bir hakikati temsil etmeli yüreğinde .Bazen de kar tanelerine eşlik eden sararmış yapraklar olmalı. Ben ise umut dolu olmalıyım . Öyle bir umut ki her sarının yeşereceği, günü iple , azimle, çeken bir umut…Sonra da bir kervansaray kurmalıyım yüreğime. Her cansızlığı sararmışlığı ağırlayacak kadar büyük olmalı bu kervansaray. Öyle ki her giren filizlenip canlanıp çıkmalı buradan.Ya da hiç çıkmamalı herkesi ağırlayacak kadar büyük olmalı demiştim. Cesaret gerekir buna.Cesaret ki her ruhtan bir evren oluşturabilen. Ve eğer bir gün şehit düşersem de her insanla bir sonsuzluğa giden…
Zerya Bagok
Zerya Nusaybin’e kavuştu
Cizre’deki “Sokağa çıkma yasağı” sırasında bodrumlarda yakılarak katledilen onlarca kişiden biri olan Evin Öz’ün (Zerya Bagok) cenazesi, 21 ay sonra ailesine teslim edildi. Bir buçuk yıl aradan sonra iki ay önce kızlarından haber alan anne Türkan Öz, “Ona ulaşmak için her şeyi yaptım. Ama hayatını kaybettiğini internetten öğrendim” dedi.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 ile 2 Mart 2016 arasında ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında mahsur kaldıkları bodrumlarda yakılarak katledilen onlarca kişi arasında bulunan YPS’li Evin Öz’ün (Zerya Bagok) cenazesi, bir yıl 9 ay sonra defnedildiği Silopi Kimsesizler Mezarlığı’ndan ailesi tarafından alınarak Nusaybin’e götürüldü. Kızlarının şehadetini 2 ay önce internetten öğrenen ve Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’na gelerek kan örneği veren aile, 24 Kasım’da Evin’in cenazesini alarak Nusaybin’de defnetti.
4 aylık üniversiteliydi
Mardinli olan ancak devletin göçertme politikaları nedeniyle çoğu Kürt genci gibi topraklarında büyüyemeyen Evin’in ailesi henüz o doğmadan Nusaybin’den Bodrum’a göç etmek zorunda kaldı. Burada toprağından uzakta büyüyen Evin, üniversiteyi kazandıktan sonra Van’a geçti. Burada 4 ay kalan Evin, ardından birkaç arkadaşı ile birlikte sırt çantasını alarak Cizre’ye geçti. Yaşamını yitirmeden 10 gün önce annesini arayan Evin, annesine Cizre’de olduğunu ise söylemedi.
Hasretini hep içinde taşıdığı Nusaybin’de defnedilen Evin’den bir buçuk yıldır haber alamadığını söyleyen anne Türkan Öz, Evin için onlarca yere başvuru yaptıklarını ancak tüm başvurularının cevapsız kaldığını söyledi. İnternette gördükleri haberler üzerine Cizre’ye gittiklerini söyleyen Türkan, “Kan örneğimizi verdik. Kan verdikten 50 gün sonra da bizi aradılar ve ‘gelin cenazenizi alın’ dediler. İki gün orada kaldık. Bizi çok farklı yerlere gönderdiler. Sırf acımızın üzerine acı katmak için günlerce oyaladılar. Daha önceden Evin’in hayatını kaybettiğini bilseydik kan vermeye giderdik. Ancak tahmin etmiyorduk” dedi.
Her genci ona benzetiyordum
Televizyonlarda Cizre bodrumlarını her gördüğünde yüreğinin parçalandığını ve gördüğü her genci kızına benzettiğini söyleyen Türkan, “Gördüğüm herkese onun gibi, onun yaşında diyordum. Bundan bir yıl önce gittim. Aslında bana dediler fotoğrafı ver bakalım ama kimse bana burada demedi. Listede adı da çıkmamıştı. Onun bodrumlarda öldüğünü görünce dünyam başıma yıkıldı. Onunla en son konuşmamız da telefonla olmuştu. Bir daha da ondan haber alamadım zaten. İki defa Van’a gidip geldim. Belki bir şey bulurum diye ama olmadı” ifadelerini kullandı.