GenelTarih

12 Eylül Faşist Rejimi APOCU Gençlik Direnişi ile Yenilmiştir

Türk Devleti kim kodlar temelinde kurulmuş, şekillenmiş ve günümüze  kadar da bu kodlar temelinde varlığını sürdürmüştür. Her şeyden önce kuruluşu itibari ile tekçiliğe ve inkara dayandığı için bir özel savaş rejimi olarak şekillenmiştir. Bu anlamda karakteri faşizmdir.

Dönem ve süreçlere göre değişen sadece bu faşizan rejimin tonu olmuştur. Kara faşizm, beyaz faşizm, yeşil faşizm olarak da lanse edilen tüm bu dönemlerde öz hiç değişmemiştir. Kürt’ün komünistin, sosyalistin ve kendini Türk olarak tanımlamayan tüm toplumsal etnik ve dini yapıların inkarı ve ırkçılık temelinde tekçi bir ulus devlet yapılanmasını açığa çıkarma gayesi esas özü teşkil etmiştir.

Bu öze ulaşma temelinde oluşturulan bir özel savaş rejiminin adı oluyor Türkiye Cumhuriyeti. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti tarihi, baştan başa bir darbeler tarihidir. yani bu tekçi, ırkçı ve inkarcı öze dayanan özel savaş rejimine karşı Kürtler, sosyalistler ve demokratların sürekli bir mücadelesi olmuş ve bu anlamda rejim her daim beka sorunu yaşayarak ve bunu ortadan kaldırma adına askeri müdahalelere başvurarak  varlığını korumayı esas almıştır.

27 Mayıs 1960 Darbesi, 12 Mart 1971 Darbesi ve 12 Eylül 1980 Darbesi bilinen ve etki düzeyi en yüksek olan açıktan rejime el koyma biçiminde hayata geçirilen darbeler olmuştur. Ancak esasta ise yüzlerce süreci darbe olarak nitelemek en doğrusudur. Muhtıralar, tehditler, kimi fiili durumlarla açığa el koyma gibi biçimde değil de var olan siyasi yapıya ayar verme, hizaya çekme temelinde özel savaş rejimini aşan sivil bir siyasete hiç bir zaman müsaade edilmemiştir.

Yüzyıllık bir süreç boyunca kendisini her yönüyle kurumsallaştırarak bugüne getiren Türk özel savaş rejimi esasta darbe dinamiğine dayanarak ve askeri zoru toplumun başına demoklesin kılıcı gibi sallayarak kendi varlığını koruyup güvenceye almıştır. Bu darbelerden en önemlisi, kapsamlısı ve toplum üzerinde kalıcı izler bırakanı kuşkusuz 12 Eylül faşist cuntası olmaktadır. O günden bugüne 40 yıllık bir sürece damgasını vuran bu faşist cuntayı anlamadan güncele takılı yaklaşım ve bakış açıları ile bugünü anlamak mümkün değildir.

O dönemde tutuklanarak zindana atılan MHP’nin kurucusu derin devletin ve NATO Gladio’sunun en etkili elemanı faşist Alparslan Türkeş “Biz içerideyiz ama fikirlerimiz iktidardadır. ” demekteydi.

Bugün de iktidar AKP gibi görünse de gerçekte derin devletin bugünkü en has elemanı ve yapısı Bahçeli ve MHP esas iktidardır. Hayat bulan onların düşüncesidir.  Kuşkusuz bu 40 yıllık sürecin bu denli bütünlük ve süreklilik temelinde  ele alınıp yürütülmesinin nedenleri vardır. O açıdan ister Kürt halkının özgürlüğü anlamında olsun isterse Türkiye’nin demokratikleşmesi bağlamında olsun. Bugün yaşanan tüm toplumsal sorunları anlamanın ve çözüm gücü olmanın yolu 12 Eylül Darbesi’nden bugüne yürütülen süreci bütünlüklü ele almak ve doğru ele almak olmaktadır.

1973-74 yıllarından itibaren bir yandan sol örgütler, yeniden toparlanmaya çalışırken diğer taraftan Özgürlük Mücadelesi’nin temelleri atılır. Önce ideolojik grup olarak başlayan bu yeni çıkış hızla gelişir. 76 sonrası Kürdistan’a dönüş kararı ile mücadele  tüm Kürdistan’da boydan boya hızla yayılır.  1978 yılında partileşme ve Hilvan- Siverek başta olmak üzere askeri eylemliliğe başlama süreci özel savaş rejimini oldukça ürkütür. 1938 Dersim isyanı bastırıldıktan ve 40 yıllık asimilasyon süreci ile artık Kürtlerin bir daha mücadele edemeyeceğini düşünen rejim ortaya çıkan Apocuları ve PKK’yi oldukça  önemser ve daha gelişmeden tasfiye etme ye yönelir.

Önce Maraş Katliamı ile darbeye giden yolu döşer, sıkıyönetim ilan eder. O dönemde içeride ve dışarıda yaşanan tüm kriz ve siyasal durumları da gerekçe yaparak darbeye altyapı oluşturur, meşruiyet kazandırır ve 12 Eylül  1980 günü ise Türk ordusu yönetime el koyar.

Related Articles

Close