Genel

GENÇLİK EN YAMAN HAKİKAT ARAYIŞÇILIĞI VE SAVAŞÇILIĞIDIR

Reşit Artos –

Bugün uygarlık sistemi, küresel çapta tarihin en derin bir kriz ve kaosunu yaşamaktadır. Doğa ve toplumu da yaşadığı krizle yok olmanın eşiğine getirmiştir. Yaşamın her alanına ilişkin yaşanan kriz Ortadoğu ve ülkemizde yoğunlaşmış durumdadır. Bölge ve ülkemiz tarihin en çetin mücadelesine sahne olmaktadır. Bu mücadele temel de iki paradigma arasında yaşanmaktadır. Birincisi demokratik uygarlık çizgisi, ikincisi ise devletçi uygarlık çizgisidir. Krizden hangi çizgi başarıyla çıkacak, Demokratik modernite mi? Yoksa kapitalist modernite mi? Sonucu mücadeleyi kazanan belirleyecektir. Ya kapitalist modernite güçleri krizden ömrünü uzatarak bir çıkış yapacak, bununla da doğa ve toplumun payına cehennemde yanmak düşecek, ya da demokratik modernite güçleri kazanarak bin yılların sömürü sisteminin kölelik zincirlerini parçalayacak ve demokratik, eşit ve özgür yaşamı inşa edeceklerdir. Yani tam bir final süreci yaşanmaktadır. Söz konusu olan mücadele toplumun varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama mücadelesidir. Önder Apo kapitalist moderniteye karşı mücadelede ve Demokratik Modernitenin inşasında iki öncü gücün kadın ve gençlik olduğunu söyledi. Tarihe emek ve mücadeleleri ile damgalarını vurmuş, insanı insan yapan toplumsallığın inşasında ve özgür yaşam değerlerinin yaratılmasında öncülük yapmışlar fakat buna karşın bir yandan da görmezden gelinmiş, horlanmış, sömürülmüş, aşağılanmış ve yok sayılmış bu iki toplumsal kesime, ilk kez Önder Apo ve PKK tarafından hak ettikleri değer gösterilmiştir. Bu iki öncü gücün tarihsel gelişim sürecinde yine toplumsallıkta rolleri doğru anlaşılmadan demokratik, eşit ve özgür bir yaşama asla ulaşılamayacağı açıktır. Bu yazımızda iki öncü güçten gençliğin rolü üzerinde duracağız. Gençliği paradigma ve ideolojik yaklaşımımız temelinde ele alacak ve anlamaya çalışacağız. Doğal toplum yani ahlaki-politik topluma dayanan demokratik uygarlıkta gençlik ne anlam ifade ediyor ve nasıl bir rolün sahibi olmuştur. Bir de ahlaki-politik toplumun inkarı ve sömürüsü üzerine inşa edilen erkek egemen, sınıflı, iktidarcı-devletçi uygarlıkta nasıl bir rol oynamış veya oynatılmıştır. Çünkü gençlik toplumsal bir bütünlüğü ifade etse de, uygarlığın gelişmesi ile birlikte nasıl toplumsal bütünlük parçalanmışsa gençlikte parçalanmıştır. En genel anlam da özgür yaşamda ısrar eden gençlik ve köleliğin en derin karanlığına çekilmiş gençlik olarak yalınlaştırılabilir. Birincisinde ne kadar onurlu bir rol oynamışsa ikincisinde o kadar onursuzca bir rol oynatılmıştır.

Bir olgunun rolünü anlamak için öncelikle onu doğru tanımak ve tanımlamak gerekmektedir. Tarihte egemenlerin öz anlamından en çok kopardığı ve tersyüz ettiği olgulardan biri gençliktir. Nasıl kadın sadece biyolojik olarak tanımlanıp toplumsallıktan koparılarak çarpıtılmışsa benzer bir yaklaşım gençlik içinde yapılmıştır. Egemenler, gençliği sadece biyolojik bir olgu, çocukluk ile yaşlılık arasındaki bir evre olarak ele almış ve tüm toplumda, özellikle de gençliğin kendisinde bu yönlü bir algı oluşturmuşlardır. Gençliği zihniyet gücünden yoksun, duygularında tutarsız, toy, asi, avare, devamlı gemlenmesi, kontrolde tutulması ve terbiye edilmesi gereken toplumun cahil kesimi olarak ele almışlardır. Hem toplumun en cahil kategorisi hem de insanın yaşamında en tehlikeli dönemi olarak tanımlanmışlardır. Tabi zihniyette yarattıkları bu algı ile amaçları egemenliklerini güvenceye almak olmuştur. Bilinçli bir tarzda yaratılan bu tanımlama ve algıdan kurtulmadan gençliğin anlaşılmasında ve toplumun özgürleşme yolunda bir tek doğru adım atılamaz. Gençliğin doğru tanımlanması ve tarihsel süreç içindeki rolünü, karşılaştığı sorunları ve gelişen çözümleri kavramak günümüzde tarihi görev ve sorumlulukların yerine getirilmesi için güç sunacak ve zafere giden yolumuzu aydınlatacaktır. Önderlik savunmalar da gençliğin “fiziksel bir olay değil toplumsal bir olay” olduğunu vurgulamaktadır. Sadece fiziki-biyolojik açıdan ele alarak gençlik anlaşılamaz. Bu yönü asla görmezden gelinemez ama sadece bununla sınırlamakta gençliğin inkârına götürür. Gençliği toplumsallaşmanın en dinamik gücü, özgür ve akışkan enerjisi, zihniyet ve duyguda kalıplara sığmayacak sınırsız gelişme, değişim-dönüşüm, yenilik, yaratıcılık vb. diye tanımlamak en doğru yaklaşım olarak ifade edilebilir. Özgür yaşamın tutkusu, moral, heyecan ve coşku gücünün somutlaşması olarak da değerlendirilebilir. Özcesi gençliğin doğru anlaşılması ve gençlik üzerinde yapılan çarpıtmaların aşılması için başlangıca, kaynağa inilmesi gerekmektedir. Çünkü tarihsel toplumdan günümüze gençliğin gelişimi ve karşılaştığı sorunları çözümleyerek doğru sonuçlara ulaşılabilir. Bizde başlangıçtan, kaynaktan başlayacağız. Doğal toplum yaşamımızın hem başlangıcı hem de kaynağıdır. İnsanlığın milyonlarca yıl süren, doğayla uyum ve bütünlük içinde varoluşunu gerçekleştirdiği ve geliştirdiği demokratik-komünal özgür yaşam sürecidir. Bu dönem yukarı Mezopotamya da neolitik köy-tarım devrimi ile en görkemli çıkışı yakalamıştır. Doğal toplumun demokratik komünal yaşamı ve ahlaki-politik değerleri, insan tür olarak var oldukça da asla yok edilemez. Doğal toplum ve değerleri olmadan hakikatin inkarı ve hakikatten sapmayı ifade eden iktidarcı-devletçi sistem de var olamaz. Sömürü sisteminin var olabilmesi için sömüreceği ve gasp edeceği değerlere ihtiyacı vardır. Asalağın emeceği bünye olmadan var olamayacağı gibi. İktidarcı-devletçi sistemin kurulması ile birlikte iki sistem ve çizgi arasında sürekli bir mücadele dönemi başlamıştır. Gençliği zihniyet gücünden yoksun, duygularında tutarsız, toy, asi, avare, devamlı gemlenmesi, kontrolde tutulması ve terbiye edilmesi gereken toplumun cahil kesimi olarak ele almışlardır. Hem toplumun en cahil kategorisi hem de insanın yaşamında en tehlikeli dönemi olarak tanımlanmışlardır.

Doğal toplum en genç toplumdur. İnsanın toplumsallaşma temelinde insan olabildiğini biliyoruz. Toplumsallaşma yani insanlaşma sürecinin milyonlarca yıllık zorlu bir süreç olduğunu da. İnsanlık neolitik devrime kadar dünyanın dört bir yanında 20-30 kişiyi geçmeyen klanlar tarzında varlığını sürdürmüştür. Klanın yaşamı yeknesaktır, tek düzedir. Göçebedir, toplayıcılık ve avcılıkla beslenilmektedir. Toplumu var eden ahlaki-politik karakteridir. Klanın yaşam ilkesi “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içindir”, ki bu olmazsa olmaz varoluş ilkesidir. İnsanlık tarihinin %98’lik dilimini ifade eden bu süreç; toplumun kendisini doğayla bir bütün gördüğü, demokratik, komünal ve özgür yaşadığı süreçtir. Toplum, dolayısıyla yaşam kadın etrafında ve öncülüğünde oluşmuştur. Yukarı Mezopotamya da gerçekleşen tarım-köy devrimi ile insanlık, tarihin en görkemli hamlesini gerçekleştirmiştir. İnsanlığın cennet ütopyası bu yaşam döneminden esinlenmiştir. Uygarlık tarihi boyunca da yarattığı ve yaşadığı o cennet yaşamın özlemi ile direnmiştir. Demokrasi, eşitlik, özgürlük, emek, fedakarlık, cesaret vb. tüm maddi ve manevi değerlerin yaratılmasında bu milyonlarca yılın emeği vardır. Devletçi uygarlığın sömürü sistemi kurulmadığından henüz hiçbir toplumsal sorun ortaya çıkmamıştır. Doğal toplum açısından var olan temel sorun doğanın zorlu koşullarına karşı korunma, beslenme ve türünü sürdürme sorunudur. Bunun için mücadele ve çaba verilmektedir. Henüz ortada toplumun sınıflara bölünmesi, bilinçli, planlı, örgütlü bir tarzda toplumun bir kesiminin diğer kesimi üzerinde baskı ve sömürüsü yoktur, gelişmemiştir. Kadın etrafında gelişen toplum parçalanmamış bir bütündür. Tüm toplum üyeleri yaşamda emek ve rol sahibidir. Toplum kollektif, komünal, demokratik, eşit ve özgür bir yaşama sahiptir. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı hepsi toplumsal yaşamda kendi doğalarına göre özgürce yer almaktadır. Yaşama birbirini güçlendiren, tamamlayan, bütünleyen tarzda katılmaktadırlar. Sınıflaşma ve kategorize etme anlayışı yoktur. Toplumun kendisi gençtir, dinamiktir, arayışçıdır, enerjiktir. Yapılan bilimsel araştırmalarda ulaşılan tarihsel veriler toplum üyelerinin doğa şartlarının zorluğundan kaynaklı biyolojik olarak da zaten 30’lu yaşlara kadar hayatta kalabildiklerini göstermektedir. Göçebeliğin zorlukları, kuraklık, sel, açlık, yırtıcı hayvanların saldırıları vb. nedenlerden dolayı insanın yaşam süresi günümüz kadar uzun değildir. Yani toplumun, klanın bütün üyelerinin biyolojik olarak bile genç olduğunu söylemek yanlış olmaz. Toplumun işleri komünal tarzda yapılmaktadır. Savunma, korunma ve soy sürdürme de mülkleştirme, özelleştirme ve ayrıcalıklık yoktur. Toplumun tüm üyeleri aktiftir ve toplumun var olma mücadelesinde yerlerini almaktadırlar. Çocuklara şefkat, ilgi ve sevgiyle yaklaşılmaktadır. Yaşlıların tecrübe ve bilgileri saygı ve değer görmektedir. Gençlik hem klan, kabile veya aşiretin savunmasında hem de beslenmesinde, avcılık ve diğer toplumsal işlerde (baraka, ev yapımı, tarım, alet yapımı vb.) önemli rol oynamaktadır. Yani özcesi toplum bir bütün olduğu ve parçalanmadığı için henüz toplumsal sorunlar yaşanmamış ve sömürü konusu olmamıştır. Gençliğinde özel olarak yaşadığı ve karşılaştığı sorunlardan da söz edilemez. Gençliğin rolü pozitiftir, özgürleşme ve gelişmeye ivme kazandırma yönlüdür.

Related Articles

Close