GenelYurtsever Gençlik

Apocu Gençlik Apocu Mirasa Sahip Çıkmalıdır

Sara Hogir Riha’nın kaleminden

“50 yıllık mücadele gerçekliğini ve yarattığı mucize niteliğindeki gelişmeleri anlamak, Önderlik ve Şehitler gerçekliğini anlamaktan, içselleştirmekten ve yaşamsallaştırmaktan geçmektedir. Bu açıdan Önderliğimizin her atmış olduğu mücadele adımını bilmek ve gerekli sonuçları çıkarmak Kürt gençliği ve kadınları başta olmak üzere özgür yaşam arayışı ve iddiasında olanlar için öncelikli bir görev olmaktadır. Mücadele olarak Temmuz ve  Ağustos ayları 50 yıllık mücadele mirasımız içerisinde tarihi gelişmelere, kahramanlıklara ve olaylara tanık olmuştur. Bu satırları yazdığımız şu anda bile Zap, Avaşin ve Metina’da nasıl ki kahraman Kürdistan gerillası, düşmana kök söktürerek, Özgür yaşamı ilmek ilmek örüyorsa; bu Apocu ruhun nasıl oluştuğunu doğru bilince çıkarmak gerekmektedir.

Önder Apo öncülüğünde gelişen Özgürlük hareketi 1979 yıllarına geldiğinde ideolojik grup döneminden çıkmış ve bu Önderlik gerçekliği temelinde güçlü ve partileşme iddiasında kararlı olan çekirdek bir parti kadro gerçekliğini yakalamıştır. Kadrosal gerçeklikte yakalanan bu düzeyi çelikten bir güç olarakta tanımlayabiliriz. Nasıl ki çelik maddesi sürekli olarak yüksek bir sıcaklıkta ısıtılıp, ardından dövülerek oluşturuluyorsa, yaratılan kadro gerçekliği de her türlü zorluk karşısında direnen var olan zorlukları kendisi için bir güç kaynağı haline getirmeyi bilen bir hakikat haline gelmiştir. Bu hakikat Haki Karer, Kemal Pir, Mazlum Doğan arkadaşlar başta olmak üzere birçok parti öncüsü arkadaşta ifadesini bulmuştur. Çok kısa bir süre de Özgürlük hareketi etkisini Kurdistan’da göstermiş ve varlığını ispatlamıştır. Özellikle ilk darbeyi Kurdistan’daki işbirlikçi, komprador ve ajan ağına vurarak, düşmanın etkisini kırmayı amaçlamış ve başarmıştır. En önemli kanıtı da Hilvan-Siverek direnişi ile bu işbirlikçi-ajan yapıya vurulan darbe olmaktadır. Bu durum halk ve gençlik içerisinde hareketin yayılmasını ve ağırlığını daha fazla arttırmıştır. Yine bu süreçlerde Haki Karer arkadaşın şahadetine karşılık partileşme adımı atılmış ve ideolojik grup döneminden partileşme sürecine girilmiştir. Yaşanan bunca gelişme, düşman tarafından kendisi için büyük bir tehlike olarak görülmüştür. Bundan kaynaklı 12 Eylül faşist darbesinin hazırlıklarını hızlandırarak, büyük bir saldırı konsepti temelinde Özgürlük hareketine yönelmiştir. Özellikle hareketin öncü kadroları hedeflenmiş, zindanlar bu nedenle sindirme ve mücadeleden koparmak amaçlı binlerce insan ile doldurulmuştur.

Önder Apo bu tehlike ve gelişmeleri önceden öngörmüş, mücadeleyi korumak ve sürekliliğini sağlamak amaçlı sürekli bir arayış içerisinde olmuştur. Kürdistan’daki var olan şartlar altında etkili mücadelenin imkân ve şartlarının olmadığını gören Önderlik, Ortadoğu zeminine mücadeleyi taşırma ve daha etkili bir mücadelenin koşullarını yaratma kararını vermiştir. Bu temelde 2 Temmuz 1979 yılında Önderlik Suruç üzerinden Suriye’ye geçmiştir. Önder Apo bu adımı savunmalarda İslamiyet’teki Hicret olayına benzetmektedir. Nasıl ki Muhammed, Ebu Cehil’e karşı daha güçlü mücadele vermek için Mekke’den Medine’ye geçmişse Önderliğin bu tarihi adımını da böyle ele almak ve yorumlamak yanlış olmayacaktır. Önder Apo, her peygamberliksel çıkışı bir devrimci çıkış olarak belirtmiştir. Dikkat edelim bütün peygamberler, çıkışlarını bir zulüm sistemine bir başkaldırı şeklinde yapmışlardır. Musa; firavun zulmüne. İsa; Romanın zülüm ve adaletsizliğine karşı, Muhammed ise; Ebu Cehil sisteminin o dönemin Mekke şehrinde kurduğu adaletsizliğe ve ahlaki çöküntüye karşı gelişmiştir. Önder Apo’nun çıkışını da bu anlamı ile bir peygamberliksel çıkış olarak ele almak gerekir. Çünkü Önderlik gerçekliği, Kürt kanı üzerinden kurulan bu soykırımcı faşist, türk sömürgeciliğine bir başkaldırıdır.Faşist türk sömürgeciliği kendi varlığını her zaman Kürt halkının yok oluşu üzerine temellendirmiştir. Bütün zihniyetini bunun üzerinden kurmayı hedeflemiştir. Hareketimizin doğuşunu ve mücadelesini kendi varlığı için en büyük tehlike olarak görmüştür. Bundan kaynaklı soykırım ve işkence politikalarında sınır tanımaz bir şekilde hareketimizin öncüleri ve sempatizanlarının üzerine gitmiştir. Önder Apo, var olan faşist gerçekliğin uygulayacağı politikaları öncesinden sistemli bir şekilde analiz edip çözümleyerek, mücadelenin imkân ve koşullarının mevcut faşizm koşullarında yeterli olmadığını, bunun için en doğru adımın Ortadoğu zemininde kendini hazırlamakla mümkün olacağını belirtmiştir.

Önder Apo bu sahada hem içerideki kadro gücünü çekip, eğiterek gerilla mücadelesinin hazırlıklarını yaparken aynı zamanda Rojava’da bulunan halkla yoğun bir şekilde ilgilenmiştir. Sürekli toplantı ve tartışmalar ile halkı eğitmiş, mücadele azmi ve iradesi kazandırmıştır. Devrim tohumlarını Önderlik bu şekilde Rojava halkı içerisinde atmıştır. Bu anlamıyla 19 Temmuz Rojava devriminin başlangıç günü olarak ele alınıp, kutlanmaktadır. Bu Devrimsel gerçekliğin asıl mimarı ve yaratıcısı Önderlik ve verdiği 20 yıllık emek olmaktadır. Bu şekilde ele alınmalı ve yaklaşılmalıdır. Rojava devrimi bir Önderlik devrimidir. Bu anlamda bu devrim nasıl ki Önderlik tarzı ve emeği ile yaratılmışsa öyle de korunup, geliştirilecektir.Önder Apo Ortadoğu zemininde böylesi büyük bir çalışma ve emek içerisindeyken zindanlarda da hareketin öncü kadroları şahsında türk faşist zihniyetine karşı destanlar yazılmaktadır. Bu anlamda hareketimizin mücadele ve direniş çizgisini bilmek 14 Temmuz direnişini ve yarattığı gelişmeleri bilmekten geçmektedir. Amed zindan direnişi, Kemaller, Mazlumlar, Xeyriler, Ferhatlar şahsında yok sayılmaya, iradesizleştirilmeye, kimliksizleştirilmeye karşı bir başkaldırı ve duruş olmaktadır. Bu kahramanlık destanı Amed zindanında kalem ile yazılmamıştır; kan, ateş ve beden ile yazılmıştır. Kurdistan’da faşist ve soykırımcı rejimin hangi dilden anladığını, hangi tarzda bir mücadelenin sonuç alacağını dosta ve düşmana göstererek, PKK direnişçiliğinin kalesi olmuşlardır. İşte bu direniş mirasıdır ki Zap, Avaşin ve Metina’da destanlar yaratmaktadır. Her türlü teknik ve imha saldırılarına karşı, en zor şartlar altında mücadeleyi büyütmekte ve düşmana bitirici darbeler vurmaktadır. Yine Sur’un efsanevi komutanı olan Ş. Çiyager şahsında dile gelen, ‘’burada asıl direnenin Amed zindan direnişçiliği olduğu’’ söylemi bu gerçekliğin yansıması olmaktadır. Önder Apo, Amed zindanında gelişen bu büyük direnişe cevap olmanın gerilla mücadelesini Bakurê Kurdistan’da başlatmak ve büyütmekten geçtiğini belirtmiştir. Bundan kaynaklı büyük bir emek, sabır ve mücadele azmi ile gerilla güçlerini Ortadoğu sahasında eğiterek, ülkeye göndermiştir. Bu şekilde tarihi 15 Ağustos atılımının zemini yaratılmıştır.

Bu anlamda 15 Ağustos atılımı Amed zindan direnişine bir cevap, yaratılan direniş ölçülerine sahip çıkma, oluşturulan mücadele mirasını büyütmenin eylemi olmaktadır. 15 Ağustos atılımı umutsuzluk girdabında debelenen ve kendine özgüveni kalmamış bir halkın yeniden canlanışı ve özünü bulma eylemi, atılımı olmaktadır.15 Ağustos hamlesine sadece dar bir askeri eylem olarak bakmak ve ele almak doğru olmayacaktır.
Hamlenin askeri anlamda büyük bir düzeyi ve gerçekliği olmakla birlikte asıl etkisi ideolojik ve zihniyet alanında olmuştur. Egitlerin, Bedranların silahından çıkan kurşunlar sadece türk sömürgeciliğinin askerine ve karakollarına karşı atılmamış, Kürt halkının duygularında ve düşüncesinde yer edinen ezilmişlik ve pasifliğe karşıda sıkılmıştır. Bir taraftan imha edilen faşist düşman olurken diğer taraftan Kürt halkının mücadelesizliği imha edilmiştir. Bu yüzdendir ki eylemden sonra Kürt genci, kadını, yaşlısı eline silah alıp yönünü kutsal dağlara vermiştir. Yani 15
Ağustos hamlesi bir umut ve ruh kazanma eylemidir.Kürdistan gerçekliğinde Apocu direniş ve 15 Ağustostan önceki durum adeta bir mezar sessizliğine benzemektedir. Türk sömürgeciliğine karşı birçok isyanda bulunan
Kürt halk ve öncüleri her zaman zulüm, katliam ve imha ile karşı karşıya kalmıştır. Takati kalmayan, en ufak bir üniformalı karşısında eli ayağı titreyen bir durum söz konusu olmaktaydı. Bu durumun bir kader olmadığı,
her şeyin mücadele ile yaratıldığı Apocu direniş gerçekliği ve 15 Ağustos hamlesi ile ispatlanmıştır. Kürdistan’da onurlu yaşamanın yolunun düşman karşısında duruş sahibi olmaktan geçtiği bir güneş kadar net bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu direnişçilik ve eylemsellik karşısında faşist-soykırımcı düşman, başına adeta kaynar sular dökülmüş misali şok içerisinde kalmıştır. Düşmanın bitirdim, çökerttim dediği bir zamanda ona en büyük darbe vurulmuştur. Kürde reva görülen ölüm ve soykırım politikaları boşa çıkarılmış, yeniden yaşama ve düşman
karşısında savaşma iradesi geliştirilmiştir. Önderliğimizin en büyük mucizesi de özünde bu olmaktadır. Ayakta bile duracak takati olmayan bir halktan savaşacak ve mücadele edecek bir halk gerçekliğine ulaşmak başka
nasıl tanımlana bilinir? Bu durum Önderlik gerçekliğinden ve tarzından bağımsız ele
alınamaz.

Bu anlamı ile Temmuz ve Ağustos ayları mücadele tarihimiz açısından önemli gelişmelerin ve atılımların olduğu aylar olmaktadır. Yaratılan bu mücadele mirasına nasıl yaklaştığımız ve nasıl yaklaşmamız gerektiği önemli bir soru olarak karşımızda durmaktadır. Halk ve hareket olarak en güçlü olan yönlerimizin başında Önderlik gerçekliği ve Şehitlerimizin emeği ile yaratılan böylesine muazzam bir mücadele mirasına sahip olmamız gelmektedir. Bu hakikat her zaman mücadele yolunda önümüzü aydınlatan bir meşale gibidir. Bu meşaleyi en önce tutması gerekende hiç kuşkusuz Apocu gençlik olmaktadır.50 yıl önce bu zülüm ve vahşet sistemine karşı bir isyanımız olsaydı ne gidecek bir yerimiz ne bu durumdan hesap soracak bir mücadele yolumuz vardı. Fakat
bugün ise Kürdistan’da Apocu hakikat bunun imkanlarını sonuna kadar Kürt gençliği için yaratmıştır. Kurdistanın dağları, şehirleri, üniversiteleri, sokakları düşman karşısında direnenleri beklemektedir. Artık ne Kürt halkı ne de Kürt gençliği sömürgeciliğe mahkûm değildir. Sömürgecilik Apocu gençlik karşısında parçalanmaya mahkumdur.
Bu anlamda Kürt gençliğinin kendine esas alacağı model Mahsum korkmaz ve Kemal Pir gerçekliğidir. Bunun dışındaki arayışlar kendini kandırmak ve türk faşist sömürgeciliğinin çarkında parçalanmak olacaktır.

Bu temelde halk ve hareket olarak zafere ve Önderliğimizin fiziki özgürlüğüne kilitlendiğimiz böylesi bir süreçte Apocu gençlik rolünü oynamak istiyorsa, var olan mücadele mirasına sahip çıkmalı ve mücadele çıtasını yükseltmelidir. Yaşamıyla, hayalleriyle, arayışçılığıyla verilen bunca emeğe ve kan ile yaratılan bunca değere layık olmanın öncüsü olmayı bilmelidir. Bununda temel yolu Önderlik gerçekliğinde her kendini eğitip, örgütleyip, görevlerine sahip çıkmakla mümkün olacaktır. Bu temelde Apocu direniş çizgisinde kendini oluşturan ve eylemselleştiren gençlik, zaferin öncüsü haline gelecektir.”

Related Articles

Close