Şehit Kurtay Faraşin

Kurtay Farasin 2013

Kod Adı: Kurtay Faraşin
Adi Soyadi: Mehmet Kıran
Doğum Tarihi ve Yeri: 08.10.1978 Mêrdîn
Partiye Katıldığı Tarih ve Yeri: 19.01.2009 İstanbul
Şahadet Tarihi ve Yeri: 24.03.2013 Amed

Önderliğe, Yoldaşlığa Bağlılığın Emsali: Kurtay Faraşin Yoldaş

Şehitlerin yaşamlarını ve kişiliklerini yazarak verebilmek güçtür. Çünkü onları anlatırken, onların yaşam ve kişiliklerini vermeye çalışırken onların olumlu özelliklerini, devrimdeki rollerini eksiksiz yazamama ve kişiliklerini tam ifade edememe duygusuna yol açar. Ancak onları yaşadıklarıyla, kişilik özellikleriyle tarihe mal etmek ve direnişlerinin sonsuza dek yaşamsallaştırılmasını sağlamak şehitlerin yoldaşlarına düşen önemli bir görevdir. Tarihimize mal edilmesi ve bu anlamda yaşamı yazıya dökülerek yaşatılması gereken şehitlerimizden biri de son dediğimiz anda yeni bir başlangıçla bıraktığı mirasıyla Ş. Kurtay’dır.
Ş. Kurtay 2012’nin Temmuz sıcağında Maxmu’rdan gelmişti. Heval Kurtay’da İlk göze çarpan özelliği moral ve çoşkusunu kahveyi gözlerle etrafıyla paylaşmasıydı. O dönem biz kısa süreli bir eğitimdeydik. Yaşamı düzenleme ve pratik işlerle ilgilenmekteydi, yani yaşam rehberimizdi. Evet, askeri yaşam öncümüzdü. Askeri eğitim görûyorduk. O gün ben ve bir kaç arkadaş fırıncıydık. Bir baktık karşıdan dumanlar yükseliyor, arazi alev alev yanıyor. Uzaktan gördüğümüz kadarıyla ortalığı bir telaş ve panik almış, yangın Xantur tepesine doğru yayılıyordu. Heval Kurtay öne atılıyor ve Xantur’u-Haftanin’i yakmadan ateşi söndürüyorlar. Akşam olup geldiklerinde karanlıkla beraber siyah olan yüzleri daha da kararmıştı, sanki boyanmışlardı. Ama Ş. Kurtay önden geliyor, hem gülüyor hem de olayı yaşıyormuşcasına tekrar tekrar anlatıyordu.” Ax Ronahi, sana demedim mi? Otlar kurudur, hedefi nişan al. Halbuki orayı da otlardan temizlemiştik. Ax Ronahi yoldaş!” tekrardan gülmeye başlıyordu.

“Ee, anlatın” dedik, “nasıl başardınız” diye kahkayla sordu Serbest Goyi. Onun kahkahasına karşı Ş. Kurtay da bir kahkahayla anlatmaya başladı. Dedi; “ yoldaşları teker teker uyarıyordum, hedefe nişan alın gez, göz ve arpaçık; nefesinize dikkat edin. İşte otlar kuru Haftanin’i yakmayalım, dikkatli olun diye bir sürü uyarıda bulunuyordum. Ama Ronahi yoldaş koca hedef yerine daha kocaman hedef olan kuru otları nişan alınca velvele başladı. İşte söndürene kadar tırşıkımız çıktı.” diye gülümsüyordu. “Ax Ronahi, yaktın hepimizi, neyse ki Haftanine kadar yayılmadı.“ Yine de morali yerindeydi. Her “ax Ronahi” dediğinde Ronahi heval başını mahcup bir şekilde öne eğiyordu ve diyordu “ne yapabilirim, olan oldu”. Oda kendisini tutamayıp gülmeye başlıyordu.
Yine bir gece vakti balık avına gitmek üzere yola çıktık. H. Kurtay’la birkaç arkadaş pikabın arkasına yerleştik. Xabur’da bol bol balık tuttuk. Yiyebildiğimiz kadar yedik, dönüşte virajlı bir yolda ilerliyorduk. Pikabın kasasına sımsıkı tutnmuştum. Bir an da baş aşağı dengemi kaybettim. O an kısa bir şok geçirdim, ama Ş. Kurtay ve yanımdaki Dara yoldaş beni şalımdan tutup çekerek kurtardılar. “Az kalmıştı pisi pisine gidiyordun” dedi. Bunu biraz da kızarak söylemişti. İlk defa onu öyle görüyordum. Ben de çok korkmuştum, hayatımı kurtaran yoldaşlarım bunu fark etmişler ki, çok fazla üstelemediler. “O anda sana birşey olsaydı kendimi affetmezdim” dedi. Elini omuzuma vurarak “neyse, olur böyle şeyler. Daha dikkatli ol, öyle basit, kolay ölmemelisin. Yapacak çok işimiz var.”
Yine o günlerde düşman Kandil’deki tavuk çiftliğini vurmuş ve binlerce tavuk telef olmuştu. Ş. Kurtayın düşmana olan öfkesnin bir yansıması burada da karşımıza çıkıyordu. “Biz de gidelim düşmanı her yerde vuralım, tavuklarına kadar vuralım, intikam alalım” diyordu. Bir diğer özelliği ise, ihanetçilere karşı müthiş bir öfkesi vardı. Bunu her sohbetinde mutlaka dile getiriyor ve diyordu “örgüt bu hainleri vurmam için beni görevlendirse seve seve yaparım. Hemde öyle yaparım ki hainlik ortadan kalkar.” Ayrıca çok güçlü bir ikna kabiliyeti vardı, propaganda yaptımı kimse yerinde duramazdı. Hainler için söylediklerinden sonra dedik, “hadi gidip hainleri vuralım.”
Kurtay yoldaşın şahadetini duyduğumda inanamıştım, taki adına açılan Ş. Ali Çicek Akademisini gördüm. Devre ismi Ş. Kurtay Faraşin’di. İlk olarak fotoğrafı gözüme takıldı. Durgunlaştım. Haftanin gözlerimn önünden geçti.” Navê te Beritan e” şarkısını söylerken nasıl her seferinde yeni söylüyormuşcasına coşan gözleri, o güzel sarımsı teni gelip aklıma takıldı. Üstelik “ailevi akdeniz anemisi hastalığı” onu bizden kopardı. Ama şu bir gerçek ki, onu tanımayanlar bunun ancak filmlerde olabileceğini düşünürler. Yaşamdaki morali, çoşkusu ile bunun sadece bir tıbbi bir tabir olduğunu gösterdi. Öyle hastalığa göre gerçekleşen biri değildi, hiç bir zaman da olmadı. Hastalık onun kontrollündeydi. Hastalığı milyonda bir de olsa bu onun Amed’in dağlarına gitmesine engel değildi. Yoldaşlığa bağlılığı milyon kat fazlaydı o meretten; Önder’likten dağlardan ve yoldaşlarından güç alıyordu. Bunu paylaşmayı her yerde başarıyordu. Derik’ten İstanbul’a, oradan tüm kürdistan’a, dağlardan ovalara, Maxmur’dan Amed’e ala keska sor’un ZER’iydi.

Kurtay yoldaş, her şahadet gibi kabullenmekte zorlandığım şahadetin benim için ağır oldu. Bizlere bırakmış olduğun mirasına layık olacağımızın, intikamını hem düşmandan hemde hain işbirlikçilerden alacağımızın sözünü huzurunda eğilerek bir kere daha veriyoruz. Bakur Ş. Kurtay Akademisi’nden binlerce yoldaş yönünü dağlara, Kurtayların mekanına verdiler. Yine Maxmur seni unutmadı, adına şarkılar yapıldı ve merkezin ismi de Ş. Kurtay konuldu. Elbette bunlar senin kendi emeğin. Elinle yaptığın bu merkezde alnının teri ile harcını yoğurduğunu kimse unutmuyor. Bizde seni unutmayacağız. Baz Mordem, Özgür Roni, Botan Erdal ve daha nice yoldaşımız; “Genç Başladık Genç Başaracağız” ruhuyla söz sana ,söz size, söz intikamınızı alacağız.
Anılarınız başarı ve yaşam azmimiz olacaktır.

Önderliğe, Yoldaşlığa Bağlılığın Emsali: Kurtay Faraşin Yoldaş

Önderliğe, Yoldaşlığa Bağlılığın Emsali: Kurtay Faraşin

1987 yılının bir sonbaharında yaşama gözlerini açan Kurtay heval etrafına anlam vermeye başladığında Kürdistan özgürlük mücadelesinin büyük bir özveri ve fedakarlıklarla yaratılan değerleriyle tanışir. Doğup büyüdüğü ortam Kurtay hevalin erkenden Kürdstan gerçekliğini derinden hissetmesine neden olur. Bu temelde gençlik arayışları O’nu PKK saflarına vardırır. Mücadele arkadaşı ve kendisiyle aynı ismi taşıyan Şehit Kurtay (Yunus Diler) 30.03.2014’te Kurtay hevali şu sözlerle yad eder:
“İstanbul’un o çok kalabalık ama manevi anlamda büyük bir yalnızlığı içinde barındıran gerçekliğinde tanıdım Kurtay Faraşin (Mehmet Kıran)’i. 2007 yılıydı, üniversite ilk yılını bitirmeye doğruydu. 1 Mayıs’ı kutlamak için Taksim’e doğru arkadaşlarla yola çıkmıştık. Mehmet arkadaş Yıldız Teknik Üniversitesi’nde okuyordu, oradaki arkadaşlarla gelmişti. İkinci kez seçim çalışmalarında Ümraniye’de karşılaştık. İçeri girip pankartları alır almaz çıktı. Kemal pir arkadaşın ruhu dediğimiz gerçekleşme hali aklıma geldi. Pratikçi, bir yel gibi esen, arında harekete geçen özelliğini hemen fark etmiştim. Sonra bir haftalık eğitimde birlikte kaldık. Üniversitelerde sorumlu komitede birlikte görev aldık ve bazen ayrılsakta bir bütünün iki parçası gibiydik. Ömrüm boyunca bulamadığım yoldaşlığı Kurtay arkadaş ve o dönemki PKK gençlik zemininde buldum.

Gençlik çalışmalarında bağlayıcı, örgütleyici bir duruşu vardı. Güven veren ve insanı peşinden eylemlere çekebilen bir yoldaştı.

İnsan Mehmet arkadaşta saflığı, temizliği görür ve onunla ilişkilenmek isterdi. Mardinli’ydi. Sanırım ailesi okumuş eğitimli kimselerdi. Aldığı aile terbiyesi güçlüydü. Bu doğal olarak kişiliğine yönelik bir saygı getiriyordu.

Abdi İpekçi yurdunda kalıyordu. Ben güvenlikten dolayı Avcıları terk etmiştim. Abdi İpekçi’ye kaçak giriyordum. Mehmet arkadaşın kaldığı oda Boğaz’a bakardı. Ve gençliğin merkezi gibiydi. Bu odada günlerce kaldım. PKK ve Önderlik düşüncelerini yeni yeni kavradığımızda heyecanlı, dinamik, çok farklı ve yoğun duygular yaşıyorduk. PKK ile güven onur ve saygınlığı tadabileceğimizi biliyorduk ve tadıyorduk. Bu insanlık erdemleri Mehmet arkadaş ile yoldaşlık bağımızda pekişiyor, bu harçla güçleniyor ve yaşamsallaşıyordu.

İlk katılma fikrimi Mehmet arkadaş ile paylaştım. Hepimizde gerillaya katılma durumu büyük bir özgür yaşam hayali, bir efsane gibiydi. Söylemeye cesaret etmek bile meseleydi. Gel gerillaya katılalım dediğimde Mehmet arkadaşı kaygılı gördüm. Nedenini merak ettim. Çünkü kendimden şüphe eder ondan etmezdim. Mehmet arkadaş bana o zaman hastalığının önünde engel olabileceğini, arkadaşlara yük olabileceğini söyledi. Gerçekten belli sürelerle bir hastalığa tutuluyordu. Bu akciğerle ilgili bir hastalıktı. Ben 2008’de Mehmet arkadaşla vedalaşıp katıldım. O da benden bir ay sonra katıldı. İkimiz de Haftanin üzeri katıldığımız için Kurtay kodunu aldık. Kodumuzun bir oluşu adeta yoldaşlığımızın birliğini anlatır gibiydi.

Mehmet arkadaş gençlik çalışmalarında kaldı, ben HPG’ye geçtim. Ama hep bir gün o gerilla elbisesiyle, o görkemli özgürlük dağlarında karşılaşmak istedim O’nunla. Ama zaman ve mekan gizemi bizim gerçeğimizi etkiliyordu. Zaman ve uzama rağmen birleşmesinin tek yolu anlamı. Ancak yoldaşlığımızı anlamlaştırarak faniliğe, unutmaya karşı direnebilir ve ölümsüzleştirebilirdik.

Mehmet arkadaş Güneybatı, Kuzey, Güney gibi yerlerde gençlik (Komalên Ciwan) çalışmalarını yürüttü. Devrimci kişiliğini ve militanlık duruşunu emsalsiz sergiledi. Sonra şimdi tam bilmediğim nedenlerle özlemini duyduğu Kuzey topraklarına geçti. 2012-2013 kışı Amed’te var olan hastalığından dolayı şehit düştü.

Bu haberi Botan’da aldım. Yüreğimiz özlem, üzüntü, hastalığa öfke ve yetersizliğe isyan içinde. Ama şehide bağlılığını ve şehidin hayal ve amaçlarına kendimizi adama esasına sarılabildiğimizi belirtebiliriz. Hala Botan’da ortak yolumuzda yürüyor olmak bizim yoldaşlık bütünümze sadakatimizin küçük bir ifadesi. Ama yetmez; özgürlük ve onur lehine dünyalar kurtarmak, fethetmek, insanları ve halkımızı özgürleştirmek gerek. Mehmet gerçeği özgürlüğe kendini adama, onurlu, kimlikli, kişilikli yaşama gerçeği demektir. Bu gerçek hakikatleşecek ve sonzusa dek yaşayacaktır.”

Kurtay heval için zorluklar olsa da asla özgürlük koşusu önünde engel olamaz. O engel tanımayan Önder Apo gerçekliğini kendisine kılavuz bellemişti. Bu yüzden sürekli bir akış halini yakalar ve gittiği her yerde kendisiyle birlikte büyük enerji açığa çıkarır. Bir başka yoldaşı Kurtay hevalin hakikatini şöyle dile getirtir:

“Heval Kurtay’da ilk göze çarpan özelliği moral ve coşkusunu kahveyi gözlerle etrafiyla paylaşmasıydı. Yaşamı düzenleme ve praktik işlerle ilgilenmekteydi, yani yaşam rehberimizdi. Evet, askeri yaşam öncümüzdü. Katılımı, derin yoldaşlık ruhu, yüksek bağlılığı Kurtay hevali güçlü bir öncülük pozisyonuna taşımıştı. Devrimi dolu dolu, en coşkulu haliyle yaşamayı bilen ve bunu etrafına da yayabilen biriydi. Kurtay hevalin yaşamı birçok açıdan incelenmeye, takip edilmeye değerdir. İnanılması zor şeyler olur insanın yaşamında, Kurtay hevalin öyküsü de inanılması zor olaylardandır. Bir hastalık sonucu aramızdan ayrılıp sonsuzluğa doğru yol aldı. Kurtay heval Akdeniz anemisiydi. Ama şu bir gerçek ki, onu tanımayanlar bunun ancak filmlerde olabileceğini düşünürler. Yaşamdaki morali, coşkusu ile yaşadaığı hastalık durumunun sadece tıbbi bir tabir olduğunu gösterdi. Esas olanın ruhsal olduğu ve büyük bir yaşam duruşu sergilemek için sağlıklı bir ruh ve sağlıklı bir beyinin yeterli olduğuna inanıyordu. Buna uygun da yaşadı. Öyle hastalığa göre gerçekleşen biri değildi, hiçbir zaman da olmadı. Hastalık onun kontrollündeydi. Hastalığı milyonda bir de olsa bu onun Amed’in dağlarına gitmesine engel değildi. Yoldaşlığa bağlılığı milyon kat fazlaydı o meretten; Önderlikten, dağlardan ve yoldaşlarından güç alıyordu. Bunu paylaşmayı her yerde başarıyordu. Derik’ten İstanbul’a, oradan tüm Kürdistan’a, dağlardan ovalara, Maxmur’dan Amed’e ‘ala keska sor’un ZER’iydi. O son denilen anda yeni bir başlangıç yapıp bize güçlü bir direniş mirası bırakan ve muhakkak insanlık tarihine mal edilmesi gereken ender yaşam örneklerindendir.” Yoldaşları Kurtay hevalin şehadetini kabullenmezler, o kadar ağır hastalığa rağmen engel tanımayan Kurtay Faraşin şehit düşmüş olamazdı. O yaşamaya devam etmeliydi, buna bağlılığın gereği olarak binlerce genç yönini dağlara, Kurtayların mekanlarına verecektir. “Genç başladık genç başaracağız” şiarı sana kesin zafer sözümüzdür.

Mücadele Arkadaşları

Kaynak: Şehitler Albümü 2013

Close