AçıklamalarFelsefe ve SosyolojiGenelYurtsever Gençlik

YURTSEVER GENÇLİĞİN TEK GÜNDEMİ, FAŞİZME KARŞI NASIL ÖRGÜTLENİR, MÜCADELE EDER VE EYLEM YAPARIZ BİÇİMİNDE OLMALIDIR !

Değerli Yurtsever gençlik!
Direniş ile dolu bir yılı daha ardımızda bıraktık. Ardımızda bıraktığımız bu direniş yılında da Ortadoğu da yaşanan gelişmelerin merkezindeydik. Doğrudan veya dolaylı her hamlemiz, her adımımız, mücadelemiz gelişmelere yön vermiş ve etkili olmuştur. Atılan her adımda hegemon güçler özgürlük hareketimizi hesaplayarak politika üretmek durumunda kaldılar. Bir adım bölgeyi dizayn etmeye dair atıyorlarsa bir adım da bizi engellemek, fırsatları değerlendirmememiz için atıldı. 2025 yılına da böylesi bir savaş koşulunda girmekteyiz. Tarihsel rolümüzü oynayacağımız bu süreçte öngörülü olmak, doğru değerlendirmek ve anda cevap olmak bizler için olmazsa olmazdır. Yurtsever gençler olarak da yeni dönem ve mücadele yılına daha güçlü katılmak, daha güçlü savaşmak ve mücadele etmek için, ardımızda bıraktığımız sürecin muhasebesini yapmak, yetersizliklerimizi görmek ve özeleştirel yaklaşmak en büyük erdem olacaktır. Kuşkusuz yetersiz ve eksik pratiklere cevapta 2025 yılına serhildan ruhu ve devrim görevlerimizi yerine getirmekle olunur.

Kürt halkı yüz yıldır ulus devletçi sistemin soykırım saldırısı altındadır. Buna karşı da yüz yıldır bir direniş sürüyor. Öncesi katliam ve uygarlıkların işgal saldırılarını saymıyoruz bile. Tarihte yüz yıl boyunca sürekli kapitalist sistemin soykırım saldırısı altında kalan ve hala varlığını devam ettiren bir toplum yoktur. Ya yok olmuş ya parçalanıp dağılmıştır. Kürt halkı, gençleri ise yüz yıldır soykırıma karşı direniyor. Türk ulus devletinin tarihiyle eş bir direniş süreci yürüyor. Bu direniş sürecinin 50 yılını özgürlük hareketimiz yürütüyor. 26 yılı İmralı direnişi ile geçti. Bu 26 yıl soykırım saldırılarını her boyutuyla derinden anladığımız ve boşa çıkarmak için savaştığımız, mücadele ettiğimiz yıllar oldu. 2024 yılı da bu açıdan büyük bir direniş, mücadele yılı olsa da bir komplo yıl dönümüne daha tecrit, soykırım ve faşizm politikalarıyla girmekteyiz. Elbette yürütülen bir mücadele var. Ancak sonucu hala da değiştirmiş değiliz. Tecrit, soykırım politikalarını bitirip, özürlük hamlesinin ilk aşamasını sonuca ulaştırmış değiliz. Yetersiz yoldaşlığımızı gideremedik ve yurtseverlik görevlerimize sahip çıkarak örgütsel mücadelemizi sürekli Önderliğe bırakan, Önderliğin yükünü hafifleten değil de ağırlaştıran, Önderliği hedef haline getiren duruşumuzdan kaynaklı komplo devam etmektedir. Yani yetersiz yoldaşlığımız İmralı esaretinin sebebi olan duruşlarımız devam etmektedir. Yurtsever gençlik olarak yeterli olsaydık, mücadeleyi en güçlü biçimde yürütüyor olsaydık, düşmana büyük darbeler vursaydık, düşmanın tecritten sonuç alma ve başarılı olma umudu olmazdı. 2025 yılında yapacağımız en esaslı çalışmalardan biri de düşmanın bu umudunu ve başaracağına dair inancını kırmaktır. Bunun içinde yapmamız gerekenler bellidir. Yani yetersiz yoldaşlık durumunu, yükü Önderliğin üzerine atma durumunu kesinlikle aşmamız gerekiyor.

Bizim dışımızda oluşmuş, kendini kanıtlamış bir Önderlik gerçeği vardır. Şüphesiz Önderlik gerçeğinin yaşamla buluşması bizim Önderlik gerçeğine olan yaklaşımımıza bağlıdır. Çünkü Önderlik gerçeği yaşamla buluşmak isteyen bir gerçekliktir. Bu çok şiddetli bir istektir. Öyle ki insanlığın evrensel düzeyde özgürleşme arayışının ve arzusunun karşılığı olmaktadır. Önderlik gerçeğinin hakikatle bu düzeyde bir ilişkisi vardır. Bu açıdan Önderlik gerçeğine yaklaşım aynı zamanda hakikate olan yaklaşımımızı ifade etmektedir. Bu, vicdanın da ötesinde, gençliğin yaşama, hakikate, özgürlüğe ve kendine olan saygısının ölçüsü olmaktadır. Önder Apo gerçeğini bilen insan için bu ölçü geçerlidir. Yine Önder Apo gerçeğini anlatmak ve kavratmak Önder Apo gerçeğini bilenler için en temel görev olmaktadır ki, bu da en başta biz Apocu gençliğin görevidir. Bizim hakikat ölçümüz de yaşam ölçümüz de bu olmaktadır. Önderliğin ‘İmralı, Kürt soykırım sistemidir’ belirlemesini daha derinden anlama ve anlamlandırmaya, bütünlüklü bir yaklaşımla bilince çıkartmaya ihtiyaç vardır. Önderlik Kürt halkının varlık ve yokluğu anlamına gelmektedir. Önderliğin Kürt soykırım savaşına karşı Kürt halkının varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama mücadelesini başlattığı, Kürt halkını, kadınları, gençleri örgüt ve eyleme kavuşturduğu için düşman Önderlikten intikam alıyor. Soykırımcı, faşist, sömürgeci politikaların merkezi Türkiye’de ise Apocu gençliğinde bu politikaları soykırım politikalarının merkezinde yenilgiye uğratarak birincil düzeyde sorumlu olduğunu bilmelidir. Bunun için sistem karşısında tüm alanlarda örgütlü mücadeleyi büyüterek rol ve misyonumuzu oynamamız gerekiyor. Bu anlamda her birimizin komplo gerçekliğine doğru ve ciddi yoğunlaşması gerekir. Bulunduğumuz her alanda büyük bir kararlılık ve irade ile örgütlenmemiz, soykırım saldırılarına karşı mücadele içinde olmamız, örgütlü bir güce ulaşmamız, görev ve sorumluluklarımızı yerine getirme bizler için zorunluluk haline gelmiştir.
Değerli Yurtsever Gençlik!

Her alanda soykırıma karşı topyekûn mücadele içinde olunarak yurtsever ve devrimci görevler yerine getirilmelidir. Bu anlamda direniş ve serhildan ruhuyla, seferberliğe geçmemiz gerekir. Gençliği serhildana kalkmayan, gençliği direnişe durmayan ve gençliği öncülük rolünü yerine getirmeyen hiçbir toplum ayakta kalamaz. Dikkat edelim 2024 yılı içerisinde t.c soykırımcı faşist devletin tüm hedefi kadın ve gençlikti. Bu nedenle normal dönemlerin çalışma tarzı, örgütlenme tarzı, mücadele tarzı ile sonuç alamayacağımız ortadadır. Savaş gerçekliğini hem hissetmek hem de hissettirmek gerekir. Nasıl ki gerillanın eşi benzeri görülmeyen kahramanca direnişi türk ordusunun iradesini kırmışsa, nasıl ki devrimci hamleler ile moral ve psikolojik üstünlüğüyle halkımızın bu eylemlerden güç almasına dirilmesine yol açmışsa, Apocu gençliğin de serhildan ruhuyla devrimci hamleler başlatarak aynı ruhun taşıyıcısı ve uygulayıcısı olması gerekir.
Yeni dönem; düşmanı boşa çıkaracak, imhayı önleyecek ve Apocu ruhla yaşayan, Apocu ruhla çalışan, Apocu ruhla katılan ve Apocu ruhla zafere ulaşan bir pratik istemektedir!
Fedailik, özgür yaşam çizgisi sadece dağlara, savaş anlarına sıkıştırılıp kader diye adlandıracağımız bir durum değildir. Sadece direnişin en keskin yaşandığı anlarda kararlar alınıp tutum belirlenip, düşmanın üzerine yürünerek, intikam alma da değildir. Fedailik sadece savaş alanında kendini davasına feda edenin şahsında yaşanılan bir durumda değildir. Bu bir yurtseverlik ölçüsü olarak her yere, her ana yayılarak, mücadelenin her yerindeki gençliğin ve halkın esas alması gereken vazgeçilmez bir ölçüdür. Tüm yaşamımıza, mücadelemize ve her anımıza bu gerçeği mal etmek, bu duygu, ruh ve anlayış ile varlığımızı korumamız ve özgürlüğümüzü savunmamız gerekir.

Fakat pratikte açığa çıkan bunun aksi olmaktadır. “ Kendini feda etmek, mücadele etmek, yurtseverlik görevlerini yerine getirme” sadece gerillanın görevi gibi ele alınmakta ve yurtseverlik görevlerinden bir nevi kaçma gelişmektedir. Hatta yürütmüş olduğu çalışma ve konum olarak adeta düşmana hizmet eden bir pozisyonda olma durumu vardır. T.c soykırımcı faşist devletinin saldırılarını görmeme, sıradan ele alma ve bu saldırılar karşısında mücadele edilemez olarak görme, daha fazla saldırmasına yol açmaktadır. Direnişçi ve mücadeleci bir kültüre sahip olduğumuz unutulmaktadır. Dikkat edelim, bu yüzden yürütülen mücadele Zap ve Avaşin de ki mücadeleye denk değildir. Yurtsever gençlik olarak bu anlamda bir kimliğin, kültürün, toplumun esas gücü olduğumuz unutulmamalıdır. Kendimize bu anlamda esas alacağımız bir Önderlik gerçekliği, Asya ve Rojger gerçekliği vardır. Bu ölçülerin neresindeyiz? Ne kadarını yerine getiriyoruz sorularını çoğaltarak kendimize yöneltmemiz gerekir.

Asya ve Rojger arkadaşlar şahsında eyleme duran iki arkadaş değil, Zap-Avaşin direnişçiliğiydi. Asya ve Rojger arkadaşlar şahsında özgür kadın ve erkek gerçekliğini açığa çıkartan, Jin Jiyan Azadi felsefesidir. Kürt halkının öfkesi, Kürt gençlerinin intikam sözüydü kusursuz bir eyleme götüren. Büyük bir inanç, kararlılık, cesaret ve şehitlere bağlılığın adı, kimliği olmayı başardılar. Bu çizgiyi esas alma, bu çizgide direnişe geçmek, zafere yürümek demektir. Asya ve Rojgerlerin yaşam tarzını, temposunu, ruhunu, yoldaşlığını kendisin de yaratan her genç arkadaş düşmana büyük vurmanın adı, iradesi ve kimliği olacaktır. Buna göre yaşamalı ve cevap olmalıyız.
Dikkat edelim, bizlere bırakılan mirastan faydalanma, örgüt ve toplum hafızasına sahip çıkma, tarihsel ve toplumsal bilinç edinme de tecrübelerden dersler çıkartma da başarısızlıklarımız var. Kürt gençliğini sistemin insafına terk etmeyeceğimize göre örgütlenme görevlerine daha ciddiyetle yaklaşmaya ihtiyaç vardır. Fakat çok ciddi sistemden kopma sorunlarımız var. Kapitalist sistemin, geleneksel toplumun, aileciliğin, erkek egemenliğinin yarattığı ve bize yaşam diye sunulan gerçekten kopma ve vazgeçme sorunumuz vardır. Bir türlü kaybetmeyi ve vazgeçmeyi göze alamadığımız bireycilikler vardır. Bireyci ve bencil tutumlarımızdan taviz vermeme var. Kısacası küçük dünyalarımızın basit, sıradan hesapları vardır.

Bu anlamda toplumsal değil bireyciyiz. Kendimizi adamış değil biraz olsun bireyciliğimizi yaşamak adına, sisteme göre hareket etme ve kendimizi arafta bırakma durumumuz var. Karar vermek ve adamak durumuna getirmiyoruz kendimizi ve “anlamamayı” en büyük bahane olarak kullanıyoruz. Çünkü belki de mevcut durumumuzu ifade etmenin en masum ifadesi olarak görüyor, kendimizi böylece kandırabiliyoruz. Oysa bu çağın yurtseverliği çağın hakikat algısına karşı bir duruş istiyor, ona göre bir yaşam, pratik ve mücadele istiyor. Aksi durumda başarma şansının olmadığını sistemiçileşme, sistem ile bir olma tehlikesini yaşadığımızı görmek durumundayız. Ortadoğu bilgeliğinde ortaya çıkan hakikat arayışçılığını, dervişliği Önderlik bu yüzden bir ölçü olarak önümüze koydu. Bir hırka bir lokma felsefesiyle yaşamayı bu çağın yarattığı devasa maddi uygarlığın karşısında durma gücünü sağlamamamız için belirtti. Wallerstein “Hepimiz burjuvazinin kutsal mabedinde aynı şerbeti içtik” demişti. İşte bu şerbet, bu sahte tatlılık, sanal bir dünya, yalancı bir özgürlükle bizi kendimizden nasıl uzaklaştırıyor, özümüzden koparıyor, sahte yaşam algılarına savuruyor her geçen gün daha fazla ortaya çıkıyor.

Değerli Yurtsever Gençlik!
Önder Apo bu süreçleri öngörerek Devrimci Halk Savaşı tezini ortaya koydu. Savaşın öncü gücünü gerilla ile sınırlı tutmayarak 3. Dünya gerçekliği içinde savaşmayan, toplumsal bir harekete dönüşmeyen bir hareketin varlığını sürdüremeyeceğini belirtti. Bakur alanında faşizmin ayak sesleri yokken bunu belirtti. Yurtsever gençliğinde tek gündemi, faşizme karşı nasıl örgütlenir, mücadele eder ve eylem yaparız biçiminde olmalıdır. Amansız yürütülen savaş karşısında sistem sınırlarında mücadele ve eylem anlayışını çözümleyip, yeni dönemde radikal eylem çizgisi açığa çıkartılmalıdır. Yapılmayan ve yapılamaz denilen herşeyin gerekçesini ‘faşizm’ olarak gösteren, faşizm koşullarında ancak bu kadar direnebiliyoruz anlayışlarının sistemi beslediğini bilmek gerekir. Aksine varolan faşizm politikalarını, avantaja çevirerek daha büyük vurmaya odaklanmalıyız. Bu anlamda beklentili ruh halinden çıkılması gerekir. Dikkat edelim, her defasında sistem bu beklentiyi görüyor ve ‘bu beklentiniz beyhudedir, tek biriniz kalıncaya kadar soykırım savaşını durdurmayacağım’ diyor. Düşman bilincini güçlendirmek, özsavunma, özirade ve özdisiplinimizi güçlendirmemiz gerekir. Unutmamalıyız ki özgürlük bilinci ve istemi çok güçlü bir mücadeleye, arayışa ve başarıya yol açar. Hangi alanda olursa olsun özgürlüğümüze ve varlığımıza karşı bir saldırı gerçekleştiğinde özgürlük ve varlık bilincimiz eyleme geçer. Dıştan ve zorla özgürlük bilinci harekete geçmez, varlık bilinci eyleme geçemez. Refleks herhangi bir saldırı ya da karşıt bir durumun hissedildiği anda ortaya çıkar. Bu dürtü savunma, yaşama ve özgürlük dürtüsü olarak doğal bir reflekse yol açar. Her insan ve canlıda içkin bir bilinçtir. Ancak özgürlük mücadelesinin yurtsever gençliği olan bizler açısından bu refleks bilinçle örgütlendirilmiş bir ideoloji, felsefe ve yaşam biçimine dönüştürülmüştür. Soykırımcı, sömürgeci faşist rejime karşı olağan, legal, sivil toplumculuğa dayalı mücadele anlayışıyla başarılı olunamaz. Faşist Erdoğan dahi tabanını örgütlemek için taktik olarak kullandığı ‘normalleşme’ söylemini geri aldı. Hele varlık-yokluk savaşını veren, soykırım kıskacındaki bir halkın gençleri olarak normal yaşamak, normal mücadele etmek, normal yaklaşmak büyük bir yanılgıdır ve stratejimize terstir. Bu düşman gerçekliği ve 3. Dünya savaşı karşısında toplumsal olarak örgütlenenler, öz savunma ve Devrimci halk savaşını örgütleyenler kazanacaklardır.

Gerillaya gitmeden önce Önderliği görmeye giden bir arkadaş Önderliğin yanında kalmak isterdim der. Önderlik son dakika söylenen bu istek karşısında üzülür, çünkü artık yola koyulmak üzeredir ve şöyle bir değerlendirme yapar: ¨Ben Önderliğin yanına gideceğim değil, ben Önderliğin yanındayım veya Önderlik benim yanımda, diyeceksiniz. Sizin dakika dakika Önderliği ruhta ve beyinde yaşamınız gerekiyor. Böyle anlayın. Şekilde Önderliğin yanında olup özde uzak olmamalıdır. Ben bütün halkın beynindeyim ve şehitleri de kendi ruhumda yaşıyorum. Ruhta, özde yaşamak lazım. Birbirinden uzak kalmak olmaz. Böyle anlamalısın. Biçimde anlama, diğer arkadaşların Önderlikten uzak olduğu anlamına gelir ki, doğru değildir. Beni hiç görmeyenlerin ruhunda yaşıyorum ben. Tamam mı heval?¨
Bu temelde Önderlikle yaşamalı ve Önderliği yaşatmalı seferberlik ruhu ve öncülüğüyle yeni sürece başlamalı ve mutlaka kazanmalıyız. Kendi küllerinden kendini yaratan Anka misali gençlik hareketi olarak onurlu mücadelemizin, zafer yürüyüşünü sonuca eriştirmenin tam zamanıdır !

Related Articles

Check Also

Close
Close