GenelŞehitŞehit Anıları
Sason’dan, Akdeniz’e sonra da Tarihe akan kızıl bir meşale; Şehid Serhildan Zeynep Garzan…
Sason’dan, Akdeniz’e sonra da Tarihe akan kızıl bir meşale; Şehid Serhildan Zeynep Garzan…
Hakikatten kaçan ve ona sırt dönenlerden ziyade, onu onurla taşıyanlar vardır. Onu sırtlar, onunla yüzleşir, onun için mücadele eder. Adı gerçektir, ne yapılırsa yapılsın inkar edilemezdir.
Badem çiçekleri açarken kıvırcık saçlarında, öyle anlık değil bu çiçek açmalar. Bilirsin, sıcağı gördüğü vakit açar çiçeklerini bademler. Öyle güzel, öyle beyaz… Sende açanlar, zamanda duruyor ve solmuyorlar.
Sen bu zamana ait değilsin, bu yüz yıla da… Bu yüzden zamanında ve çağında değerlendiremiyoruz seni. Sen, Ortaçağ’da saçları kızıl ve kıvırcık diye yakılan kadınların külü, yanlışta tövbe ettiren ve yanlışın boğazına sarılan bir annenin doğruşunda ısrarı oluyorsun. Bazen darağacına gitmeden yazılan şiirleri kucaklayıp getiriyorsun. Şirin Elemhuli’den, bazen de uçurumdan atlayan Beritan’ın zılgıtlarını çalıyorsun kulağımıza. Sen anına ait olmaktan ziyade, anı ölümsüz kılanları bırakıyorsun yaşamımıza.
Serhildan, bir kasım ayında gördüğü gerçeği onurla taşıyıp, taç yaptı başına. Adına arınmak dedi, düzeltme dedi ve hakikati gösterdi. Son yüzyılın çağdaş Prometeus’undan almıştı ateşi, avuçlarında sıkı sıkı tutmuştu belki de. Adı gibi başı dik bir şekilde ‘’Ayak parmaklarından saç uçlarına dek arınmak, düzelmek gerek’’ dediğinde aldı hakikati ve giydi. Onun gibi zindan duvarları arasında ışık olan, onun gibi, ona öncülük eden binlerce gerçek taşıyıcısı gibi.. Sason dağlarından bir ezgi döküldü ve esti Akdeniz denizine dalga oldu. Bu bir yolculuktu, yolu arayan için, ezgi yolunu buldu..
Şehid Serhildan Zeynep Garzan(Zehra Epli) 1990 yılında Antalya-Fenike de, 5 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelir. Aslen Batman Sason’lu olan Serhildan, birçok Kürdün yaşamış olduğu göçten o da ailesiyle birlikte nasibini almıştır. Heval Serhildan, yurtsever ancak özgürlük mücadelesinden uzak bir aile ve çevre yapısında yetişmiştir. Üniversite yıllarında kendini mücadele ile birlikte kimliği ile yüzyüze bulan heval Serhildan , yeni bir yaşam ve kişiliğin de adımlarını burada atmaya başlar. Üniversiteden arkadaşlarının mücadele saflarına katılmasıyla birlikte arayışlarında ve çelişkilerinde netlik kazanmaya çalışmış ve her ulaştığı anlam ile birlikte olgunlaştıktan sonra, yönünü mücadele saflarına dönmenin heyecanı ve netliği ile katılım kararı vermiştir. Özelde kadın özgürlüğü noktasında iç çelişkilerini aydınlatmaya dönük arayış içerisinde olan Şehid Serhildan, bu yoğunlaşmasını mücadele ortamında da hissettiren bir kadın duruşunu yansıtacaktır. Yine gerçekleştirdiği eylemine dair ele aldığı mektubunda belirtmiş olduğu şu cümleler yoldaşlığa olan bağlılığı ve ona biçtiği anlamı da ifade edecektir;
‘’Özgürlük hareketine katılımımda beni en çok etkileyen sahte iki yüzlü arkadaşlık ilişkilerine panzehir olan yoldaşlık ilişkileri ve Kürdistan’da gelişen imha ve inkar politikaları oldu.’’ Nitekim bu tespiti ile hem örgütlenme çalışmalarında onu tanıyan yurtsever gençlik üzerinde, hemde mücadele içerisinde yoldaşlık ilişkileri bakımından güçlü bir duruşun temsili olmuştur.
Şehid Serhildan, eylemi gibi katılımı da anlamlı olan ve anlama ulaşmak için çabalayan bir yoldaştı. Gençliğin ve zindan direnişçiliğinin sembolü olan Kemal Pir, Akif Yılmaz, M.Hayri Durmuş ve Ali Çiçek yoldaşların izini sürmüş, katılımını da bu direnişin yıl dönümü olan 14 Temmuz 2012 yılında gerçekleştirmiştir. Şehid Serhildan, Amed başta olmak üzere Kürdistan’ın birçok kentinde hem legal, hemde illegal çalışmalarda gençliğin eyleme geçmesinde öncü rolünü oynamıştır. Serhildan, istikrarlı ve pratikçi yönüyle hem örgütleyen, hemde yöneten olmayı kendisinde yaşamsallaştırmış, yalnızca militan değil komutan özelliklerini de kısa zaman diliminde yaşama ve eylem alanlarına geçirmiştir. Yanlışa geçit vermeyen, refleksleri güçlü olan yapısıyla, doğru tarz ve yöntemin oluşması için gerektiği yerde, doğru olanı söylemekten çekinmemiştir. Bu onun istikrarlı ve kararlı duruşunun net olarak hissedilmesine yol açmıştır. Kadının ve direnişin esas yeri olan gerilla alanında bir süre eğitimde kaldıktan sonra, gençlik çalışmalarında yer almak üzere kuzeye doğru yol almıştır. Bakur’da gençliğin çatı örgütü olan YDGH’ın yönetiminde yer alan Serhildan Zeynep Garzan, Bakurdaki bütün Özyönetim direnişlerinin planlanması ve pratikleştirilmesinde de aynı şekilde öncülük rolünü yerine getirir. Çiyager’lerin, Nucan’ların direniş kalesine çevirdiği Sur’da, komutanlık rolüyle birlikte aynı zamanda kendi gerçeğini sırtında taşıyan bir kadın, bir militan olmaktan da çekinmemiştir. Düşmanın en alçak yüzü ile her geçen gün daha fazla karşılaşan Serhildan yoldaş, Sur’dan bir başka alana geçerken talihsiz bir şekilde düşmana esir düşmüştür. Yaşanan direniş sürecinde YPS ve YPS-JİN henüz alanları tutma ve düşmana karşı savaşı devam ettiriyorken, bu şekilde esir düşmüş olması onu derin bir yoğunlaşma içerisine iten, bunun ağırlığını hisseden bir tutuma girmesine neden olmuştur. 14 Temmuz’da yönünü mücadeleye veren Serhildan, Amed zindanında iken içi ve ruhu Sur direnişi ile dolu dolu bir halde bu sürecin gidişatını durdurma arayışlarını sürdürmüştür. Burada bir süre kaldıktan sonra bir grup arkadaşıyla Gebze Kadın Kapalı Cezaevine gönderilen heval Serhildan, yaşanan süreç ve Kürdistan’dan uzak düşmesiyle bu yoğunlaşmanın yönünü bir çıkışa götürmenin zeminini hazırlamıştır. Önder Apo’ya uygulanan tecrit bu süreçte yoğunlaşmaya başlamış, özellikle Özyönetim ve hemen ardından gelişen darbeden sonra faşist Akp ve onun güruhları başta, özgürlük sahası olmak üzere her yerde Kürd’e soykırım ve zorbalık uygulamalarını yükseltmiştir. Faşist hükümetin soykırımcı politikalarına karşı, 12 Eylül cuntasına Mazlum ve Kemal yoldaşların eylemleri ile cevap olması gibi, Serhildan da bir tepki ve refleks olarak bu süreçten çıkışın alevlerle paklanmaktan geçtiğini eylemiyle kanıtlamıştır. Sahte ilişkilere panzehir dediği yoldaşlık ifadesinin yerini bulması için ilkin kendinden başlamak gerektiğini vurgulayan Şehid Serhildan, Önder Apo’ya yazmış olduğu mektubunda amacını ifade etmiş ve bunu pratiğe dahil etmiştir;
‘’Eğer bir arınma ve düzeltme sağlanacaksa ilk kendinden başlayacaksın ki anlam ve hissiyat-hakikatliğine ulaşabilesin ve ortak ruh oluşturabilesin. Bundan kaynaklı düzeltme ve arınma hareketini ilk kendimde başlatıyorum ve bunu yapmadan da ne siz güzel yoldaşlarım ne fedakar halkıma ne de önderliğe doğru temelde yoldaşlık kurabilirim. Ki şu anda yaşadığım yetmez yoldaşlıkların nedeni bu arınmayla gerçekleştirememedir. Bundan kaynaklı yaşadığım yetmez yoldaşlığın öz eleştirisini pratiğimle vermek istiyorum.’’
Bu eylemini, onun örgüte katılımı olarak nitelendirilmesini isteyen Şehid Serhildan eylemi nöbetçi olacağı günün gecesinde gerçekleştirmiştir. Eylemden önceki son akşam çok neşelidir Heval Serhildan. Bir eylem insanının harekete geçmeden önce kesin kararlaşmasının iç rahatlığı, coşkusu, huzur ve mutluluğunun yansıması olduğunu o an kimse anlamayacaktır.
Şehid Serhildan yani onu tanıyan arkadaşların tanımıyla Zerê, gülünce gözlerinde gülümseyen, alternatif olan kıvrak zekasıyla, kendisini güncel kılan yaşamı ile kaldı yüreğimizde. Ona layık olmak, ancak ona benzemekten geçer. Çünkü Serhildan, gerçekti, sahte olan herşeye karşı anlamın gerçeği giydi… Gerçeği esas almadan, ona yüz dönmeden sürdürülen yaşam, kandırmacadır. Kendini kandırmakta yol katedemediği gibi, doğru ve nasıl yaşamalı sorusunun cevabını vermeyecektir bize. Sahte ve kirli olan Kapitalist Modernite yaşamına karşılık, kendini terbiye eden, insan hakikatine kıble dönen Serhildan’lar olduğu müddetçe yanılacaktır yalan.. Bu yüzden adına Serhildanlaşmak diyoruz. Serhildanlaşmak, insanlaşmaktır nihayetinde..
Bu vesileyle şehadetinin yıldönümü olan bu ayda Şehid Serhildan’ı sevgi, özlem ve minnetle anıyor, ona bağlılığın gereği olarak Serhildan’laşmanın doğru olan olduğuna tekrar vurgu yaparak, mücadele edeceğimizin sözünü yineliyoruz…