Genel
68 GENÇLİK HAREKETİ VE APOCU GENÇLİK
Rûbar Adar
1968 Gençlik Hareketi dünya çapında etkili olan bir harekettir. ‘68 Hareketi soğuk savaşın sürdüğü bir dönemde tarih sahnesine çıkan, hatta soğuk savaşın zirvesi olan bir harekettir. Soğuk savaşın bir tarafında kapitalist modernist sistem, diğer tarafında da Sovyetler Birliğinin başını çektiği reel sosyalist sistem vardır. Kapitalist modernist sistem 1940’lardaki II. Dünya Savaşıyla birlikte iflasını yaşamıştır. II. Dünya Savaşı kapitalist modernist sistemin iflasını ifade etmektedir. Çünkü sanırım 50 milyona yakın insan ölmüştür. yine on milyonlarca insan yaralanmıştır. Dünya tarihinin en büyük faciasıdır. Dünya tarihinde bu düzeyde yıkıcı başka bir savaş görülmemiştir. Bunun merkezinde de kapitalizmin anavatanı olan Avrupa yer almıştır. Yine kapitalizmin büyük bir gelişme yaşadığı JAPOnya içinde yer almıştır. Tabii ki Sovyetler Birliği de içindedir. Ama savaşa asıl neden olan kapitalist devletlerdir. Başta Almanya’dır, İtalya’dır, Fransa’dır, İngiltere’dir ve diğer Avrupa ülkeleriyle ABD’dir. Bu savaşın sonucu karşısında irkilmemek mümkün müdür? Bu savaş kapitalist modernist sistemin de, onun genel ve eşit oya dayalı dört yılda bir seçilen parlamenter demokratik sisteminin de iflası olmuştur. Bu sistemin faşizmin önlemediği, insanlık tarihinin en büyük acılarını yaşatan kanlı savaşı önlemediği açıktır. Hatta bırakalım önlemeyi; bu savaşın asıl nedeni kapitalist modernist sistem, zihniyeti, ekonomik, kültürel ve sosyal yapısıdır. Bu zaten kapitalist modernist sistemin iflasını ifade ediyordu. Bu iflas, toplumda sisteme karşı büyük bir muhalefeti geliştirmişti. II. Dünya Savaşından sonra bu tepkiyi azaltmak için her ne kadar Avrupa’da ekonomik, sosyal, kültürel alanda kimi yumuşamalara gidilmişse de, bu toplumların tepkisini ortadan kaldıramamıştır. Özelikle gençlik bu sistemden rahatsız olmuştur. Bu sistem gençliğin arayışlarına, özgür ve demokratik yaşam isteğine cevap vermemiştir. 20. yüzyılda Sovyetler Birliği büyük bir umut olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Kapitalist sisteme, baskıcı, sömürücü, devletçi sistemin zulmüne karşı bir devrim olarak gerçekleştiği için tüm insanlığın umudu haline gelmiştir. İnsanlık Sovyetler Birliği’nde gelişen sosyalizm şahsında özgür ve demokratik yaşam umudunun gerçekleşeceğini düşünmüştür. Ancak geçen on yıllar Sovyetlerin de insanlığın özgür ve demokratik yaşamına, baskısız, sömürüsüz yaşamına cevap olmadığını ortaya koymuştur. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası kapitalist modernist sistemle yarış, bu yarış içinde otoriter karakterinin daha da artması, gençliğin Sovyetler Birliğinden beklentilerini bulamamasını beraberinde getirmiştir. İnsanlığın umutları giderek kırılmaya başlanmıştır. Her ne kadar Küba Devrimi, Vietnam’da yükselen ulusal kurtuluş mücadelesi belirli bir heyecan yaratsa da, bunlar bir bütün olarak gençliğin özgür ve demokratik yaşamını, özlemini tümden karşılayamamıştır. Reel Sosyalist Kampın yaşadığı kriz Çin ve Arnavutluk’un ayrılmasıyla gözler önüne serilmiştir. Bu durum reel sosyalizme karşı eleştirileri arttırmıştır. Hem Sovyet deneyimine, hem Çin ve Arnavutluk deneyimine, hem de Doğu Avrupa ülkeleri deneyimlerine karşı eleştiriler gelişmiştir.
Kuşkusuz reel sosyalist sisteme karşı kapitalist emperyalist sistemin karşı propagandası vardır. İdeolojik saldırıları vardır. Ama bütün bunlar, reel sosyalizmin yetersizlikleri üzerinden; halkların, toplumun, gençliğin, kadının özgür ve demokratik yaşam özlemine, baskısız ve sömürüsüz dünya özlemine cevap verememesi sonucunda kapitalist modernist sistemin reel sosyalist sisteme karşı güçlü ve etkili bir ideolojik kampanya geliştirmesine yol açmıştır. Esas olarak da reel sosyalist sistemin pratikleşme biçimi toplumları, gençliği ve kadını tatmin etmemiştir. Özellikle siyasal, toplumsal yaşamı gün yüzüne çıkıp netleştikçe insanlık açısından çekiciliği azalmıştır. 1960’lar gerçeği böyledir. Hem kapitalist sistem açısından hem de reel sosyalizm açısından insanlığın kabul etmediği bir siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik yaşam gerçekliği vardır.
’68 Kuşağını Doğru Anlamak İşte bu durum 1960’ların sonunda gelişen ve ‘68 Kuşağında somutluk bulan bir gençlik hareketi ortaya çıkarmıştır. Bu hareket Fransa’da, bütün Avrupa’da, Amerika’da, Latin Amerika’da yükselmiştir. Türkiye’ye, Yunanistan’a yansımıştır. Filistin hareketinin yükselişinde etkisi olmuştur. Bu hareketin karakterinde yaşanan savaşlara karşıtlık vardır. Fransa ve Amerika gerçeğinde Vietnam savaşına karşı çıkışlar vardır. Yine gençliğin üzerindeki baskıya, kendisini siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel alanda ifade edememesine karşı bir patlama ortaya çıkarmıştır. Sisteme karşı bir isyan gerçeği ortaya çıkmıştır. Gerçek anlamda sistem karşıtı muhalif bir gençlik direnişi dalgası ortaya çıkmıştır. Sistemi reddeden muhalif bir toplumsal hareket ortaya çıkarmıştır. Kuşkusuz “Nasıl Bir Dünya?” konusunda sistematik, kapsamlı teorik düşünceler ortaya koymamışlardır. Buna karşın kapitalist sistem karşıtlığını, muhalifliğini netçe ortaya koymuşlardır. Yine reel sosyalizmin de halkların özgür ve demokratik yaşamına cevap verecek bir düzen olmadığı konusundaki tutumunu ortaya koymuştur. Mevcut iktidarlara, hegemonyacı güçlere, devletçi sisteme güçlü bir itiraz vardır. Reddediş güçlüdür. Tabii reddederken özgürlük, demokrasi, sömürüsüz ve baskısız bir dünya isteniyor. Aslında tüm bu talepler ancak gerçek sosyalizmin karşılayacağı taleplerdir. Demokratik sosyalizmin karşılayacağı taleplerdir. Ama kapitalist sistem bu talepleri karşılayacak bir sistem değildir. Aksine bu taleplerin karşıtı bir sosyal, ekonomik, kültürel düzendir. Bir sömürü ve baskı düzenidir. Hak, adalet, eşitlik, özgürlük; sömürü ve baskıyı ortadan kaldırma iddiasıyla ortaya çıkan reel sosyalist sistemin de bırakalım bu talepleri karşılamasını, o da toplum üzerinde bir baskı düzeni kurmuştur. Demokrasi yoktur. Özgürlükler yoktur. Toplumun kendini kattığı özgür ve demokratik yaşam söz konusu değildir. Zaten öyle bir sistemdir ki, kapitalizmle ekonomik yarışa girmiş. Kendilerinin nasıl daha iyi araçlar, makinalar ürettiklerini, ekonomilerinin nasıl verim verdiği gibi toplumun özgür ve demokratik yaşamını karşılamayan bir zihniyetle hareket etmektedir. Salt Ekonomik ve askeri olarak ne kadar gelişmiş olduğunu gösteren bir durum vardır. Rekabetini, yarışını sadece bu alanda ortaya koyan bir sistemdir. Kaldı ki bu konuda da kapitalizm üstünlüğünü göstermiştir. Bu açıdan gençlerin özgürlük, demokrasi, sömürü ve baskısız bir dünya istemlerine cevap verecek bir sistem olmadığı açığa çıkmıştı. İki sistemin de gençliğin, gençlik şahsında toplumun özgür ve demokratik yaşam taleplerine karşılık vermemesi gençliğin tepkisini ortaya çıkarmıştır. Gençliğin tepkisi sadece bir gençlik tepkisi olarak değil; toplumun itirazını, toplumun memnuniyetsizliğini ortaya koyan bir hareket olarak görülmelidir. Zaten öyle olduğu için güçlü ve sarsıcı olmuş, tarihe geçmiştir. İnsanlık tarihinde ‘68 gençliği şahsında özgürlük ve demokrasi özlemleri önemli bir gelişme göstermiştir. Özgürlük ve demokrasi çekiciliği ve yükselen bir değer oluşuyla gündeme oturmuştur. Bunun da insanlığın binlerce yıllık özlemi ve mücadelesinin sonucu gelişen bir durum olduğu görülmelidir.
‘68 Kuşağını çok dönemsel olarak değerlendirmek de yanlıştır. Tarihteki özgürlük ve demokrasi damarlarının gençlik şahsında kendini dışa vurumu olarak değerlendirmek daha doğru olur. Özellikle Vietnam savaşından sorumlu olan Fransa ve ABD’nin güçlü olmaları, ‘68 Kuşağının savaş karşıtlığı ve antiemperyalist karakterini ortaya koymaktadır. Bu yönüyle kendi halklarının, toplumlarının da vicdanı olmaktadır. Kendi devlet, hükümet ve iktidarlarının dünya üzerinde emperyalist sömürü, talan ve baskı peşinde koşmaları, dünyanın diğer toplumlara karşı askeri ve siyasi gücünü kullanmasına karşı bu toplumlardaki tepkinin açığa çıkmasında önemli etkisi olmuştur. Kendi toplumlarının vicdanı olması, bu haksız dünyaya başkaldırı gerçekten çok önemli bir değerdir. Bu açıdan eğer Avrupa’da şu anda özgürlük ve demokrasi adına bazı değerlerden söz edilecekse bunda, başta özgürlük ve demokrasi mücadelelerinin, emek mücadelesinin payı olmakla birlikte, özellikle ‘68 Kuşağının yarattığı hareket ve kültür etkili olmuştur. Bu hareket Avrupa’da zihniyet açısından yeni bir dönem başlatmıştır. Kuşkusuz ki bu hareket süreklileşmemiş, sistematik hale gelip Avrupa’da ve dünyada yeni bir düzen kuracak sonuçlar ortaya çıkarmamıştır. Ama böyle değerlendirerek çok güçlü sonuçlar ortaya çıkardığını ve çok güçlü etkileri olduğunu görmemek mümkün değildir. Kesinlikle çok güçlü etkileri ve sonuçları olmuştur. Avrupa’daki özgürlük ve demokrasi birikiminde, barış mücadelesinde, antiemperyalist mücadelede, sömürücü ve baskıcı düzene karşı çıkmada, iktidarcı, devletçi, sömürücü düzene muhalif damarının güçlenmesinde ‘68 Kuşağı çok önemi rol oynamıştır. Gençlik kuşağının Fransa’dan başlayarak Avrupa’da, ABD’de, dünyada yayılmasının yarattığı sonuçları çok iyi görmek gerekiyor. ‘68 Gençlik Hareketi, gençliğin sistemle bütünleşmemiş, herhangi bir sömürücübaskıcı sınıfın dişlisi haline gelmemiş özgür ruhlu ve arayışçı karakterinin dışa vurumudur. Gençlik ruhunun dışa vurumudur. Belki de “gençlik nedir, gençlik karakteri nedir, gençlik ruhu nedir?” sorularının yanıtları esas olarak da ‘68 Kuşağı şahsında değerlendirilebilir. ‘68 Kuşağı şahsında sosyolojik, kültürel, duygu, düşünce ve gösterdiği refleksler açısından 68 gençlik kuşağının irdelenmesi çok doğru ve bilimsel sonuçlar verir. Bu yönüyle ‘68 Kuşağı gençliği irdelemek, değerlendirmek, gençliğin nasıl bir sosyal tabaka olduğunu ortaya koymak açısından laboratuvar gibidir. Gerçekten de ‘68 Gençlik Hareketi gençlikte var olan tüm özelliklerin dışa vurumunu ifade etmektedir. Bu gerçeklik gençliğin özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde çok önemli bir sosyal tabaka ve mücadele gücü olduğunu; gençliğin bir bütün olarak özgür ve demokratik yaşam mücadelesine katılabileceğini göstermiştir. Kuşkusuz egemen sınıflarla orta sınıfların çocukları da vardır. Ama gençlik ruhu ve karakteri bunları da etkileyecek, ya da bunların sınıfsal karakterini etkileyecek, hatta özgür ve demokratik yaşam mücadelesine katacak düzeyde güçlüdür. Gençlik ruhu ve karakteri bu sınıfların etkilerini sınırlayacak güçtedir. Gençlik ruhunun ayağa kalktığı yerde bu tür sınıf etkileri yaşayan gençliğin fazla etkili olması söz konusu değildir. Ya da bir ülkedeki gençlik hareketinin gelişmesinde, belirlemesinde bu tür sınıfların çocukları olan gençlerin böyle bir dalga karşısında herhangi bir güç gösteremeyeceğini, etkili olamayacağını ortaya koymaktadır.
‘68 Kuşağı ya da ‘68 Hareketi, gençlik isyanı bu gerçekliği de ortaya koymuştur. Özetle belirtilen bu nedenlerle egemen sınıflar hem kendi düzenleri açısından rahatsız olmuşlar, hem de kendi gençlerine kadar etkileyecek böyle bir hareketten ürkmüşlerdir. Kendi geleceklerinden kaygıya kapılmışlardır. Bu yönüyle de ‘68 ruhu kadar egemenleri korkutan, ürküten başka yaklaşım olmamıştır. Kuşkusuz çok örgütlü ve sistematik bir programa sahip olmaması, egemen sınıfların çeşitli yol ve yöntemlerle böyle bir dalgayı durdurması, kontrol altına almasına neden olmuştur. Ya da gençlik hareketinin bu zayıflığı, kısa sürede egemen sınıflar tarafından etkisizleştirilmesine yol açmıştır. Ancak bu duruma rağmen egemen sınıflar açısından gerçekten de sarsıcı olmuştur. Gençlik ayağa kalkarsa, tepki duyarsa, düzenlerinin nasıl sarsılabileceğini çok iyi görmüşlerdir. Kapitalist modernist sistemin çok planlı, programlı gençlik politikaları izlemeleri, gençliği sisteme entegre edecek çok yönlü projeler geliştirmeleri ‘68 Hareketinden sonradır. Gençliği apolitikleştirmek, sosyal ve siyasal mücadelelerden uzaklaştırmak, gençliği sistemin dişlisi haline getirmek; gençliğin dinamizmini öldürecek yol, yöntem ve araçlar geliştirmek yönünde politikalar izlemişlerdir. Bu açıdan kapitalizm ve onun gençliğe karşı yürüttüğü özel savaştan, psikolojik harekâttan söz edeceksek, bunu ‘68 Gençlik Hareketinden sonra geliştirilen kapitalist modernist politikalar temelinde değerlendirmek gerekir.