Genel

Komutan Baran Mawa Büyük Direnişi anlatıyor – 4

Baran Mawa

Onlarca arkadaş var şehit düşen onlarca kişi var. Hepsinin anlatılması gerekiyor. Hepsinin topluma mal edilmesi gerekiyor. Fakat çoğunu tanımıyoruz. Çok buralara gelmemiş, bir eğitim de almamış ama bu bir direnişin içerisinde kahramanca yer alan, sicili bile olmayan ismi bile bilinmeyen arkadaşlar var. Cizre direnişinde isimsiz kahramanlar çoktur. Bu süreçte gerçekten fedaice direnen, PKK’nin fedailik çizgisini güncelleştiren, günümüze mal eden, topluma mal eden kahramanlardı onlar. Bunları elbette ki anlatmak ya da birkaç kelimeyle birkaç cümle ile anlatabilmek mümkün değil. Onun hakkını verebilmek de çok mümkün değil. Yani gerçekten Cizre tarih boyunca anlatılması gereken tarihe maledilmesi gereken bir direniştir. Bütün dünya hakları açısından ilham kaynağı olabilecek bir özelliğe sahiptir, Cizre.  Belki Kürt tarihi boyunca böyle bir direniş bir daha yaşanır mı yaşanmaz mı bilinmez. Fakat Cizre gerçekten Kurdistan özgürlüğün sembolü olacaktır. Bu direniş, bu bıraktıkları miras kesinlikle zaferin garantisi olacaktır. Ve bu isimsiz kahramanların ismini sayamadığımız, hatta bilmediğimiz, tanımadığımız, hiç görmediğimiz bir resmi, bir fotoğrafı bile olmayan o kahramanları yani hiçbir zaman unutmamak, her zaman onların belirlediği çizgide yürümek, onların çizdiği yolda ilerlemek, bizim açımızdan dönemin en temel görevi olacaktır. Bu görevi yerine getirebilmek, onlara layık olmak bunu gerektiriyor. Kısacası Cizre’yi anlatabilmekte çok kolay bir şey değil. Cizre’yi sadece birkaç olayla ya da bir kaç yorumla birkaç değerlendirmekle, anlatmakta çok mümkün değil.

Cizre’de yaşananlar Kürt tarihinden Dimdim Kalesi’ne benziyor. Aslında Dimdim kalesinin yeni dönem Cizre’sidir ya da Cizre yeni dönemin Dimdim Kalesi’dir. Kürt tarihinde bunun benzeri var. Dimdim Kalesi de teslim olmamak için herkes ölme pahasına bütün kaleyi yıkıyor, hepsi kendisini öldürüyor, şehit düşürüyorlar ama teslim olmuyorlar. Cizre Dimdim’a benziyor ve karşıdaki düşman da aslında birbirinin benzeridir. Ikisi de sömürgeci güçtür. Biri İran ordusudur, diğeri TC ordusudur. Biri Iran sömürgeciliğidir, diğeri Türk Sömürgeciliğidir. Kürde uyguladıkları politikalar itibariyle birbirine benzeyen iki sömürgeci güçtür. Kurdistan’ı kendi arasında paylaşan, tarih boyunca Kurdistan üzerinde kavga eden iki imparatorluğun mirasçılarıdır. Birisi Sasani Imparatorluğu’nun, diğeri Osmanlı Imparatorluğu’nundur. Sasani ile Osmanlı Imparatorluğu yüzyıllar boyunca birbiriyle savaşmış, savaşın ana merkezi hep Kürdistan olmuştur. Ve hep Kürdistan’ı paylaşmak üzerinden, hep Kürdistan’a daha fazla hakim olabilmek, sömürmek için savaşmışlardır. Ama bunlar birbiriyle Kürtler artık kendisi için savaşmaya başladığında, bu ikisi de Kürde düşman olmuştur. Kürtlerle savaşmışlardır. Oysa ki birbirine ezeli düşman olan iki güçtür. Ama söz konusu Kürtler olduğunda ya da Kürtler başkaldırdığında, her ikisi birleşip Kürde karşı savaşıyorlar. Işte Kurdistan sömürgeciliğinin, Kurdistan sömürgesinin karakteri budur. Dolayısıyla Kurdistan Devrimi bu çelişkiler içerisinde büyüyor. Bu yoğun ve sert mücadeleler sonucunda gelişiyor. Dımdım olmasaydı Dimdim Kalesi olmasaydı, belki Kürtlerin varlığı silinebilirdi. Kürtlerin direnişçiliğini sembolize eden bir direniştir, Dimdim kalesi. Yeni dönemin Cizre’si olmasaydı biz bu süreçte varlık bile gösteremeyebilirdik. Kışın eğer Cizre bu direnişi göstermemiş olsaydı biz bahara iradesi kırılmış, teslim olmuş, güven kalmamış bir harekete dönüşebilirdik. Biz baharın tek bir söz dahi söyleyemezdik. Yani bugün eğer hala ayakta, söz söyleyebiliyorsak bu düşmana meydan okuyup savaşa biliyorsak bu kışınki Cizre direnişinin sayesindedir. Eğer Cizre teslim olup, iradesi kırılmış olsaydı bu düşman şu anda çok daha hunharca, çok daha farklı bir yönelimle yönelebilirdi. Belki şu anda burada oturup konuşuyor olamazdık. Bahara çıkış yaptıysak bu Cizre direnişinin sayesinde olmuştur.

Cizre olumlu olumsuz her yönüyle Kürdistan üzerinde etkili olmuştur. Tarihi misyonunu yerine getirmiştir. Tarihi sorumluluğunu yerine getirmiştir. Kendisi kendisine yakışanı gerçekleştirmiştir, yapmıştır. Cizre’ye yakışan direnişti. Cizre’yi Cizre yapan direnişti, tarihsel bir direnişti ve bunu 2015 dışında da yapmıştır, göstermiştir ve bütün dünyaya bunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Cizre teslim olsaydı esas o zaman Kurdistan diye bir şey olmayabilirdi. Ama düşman ezmişte olsa, düşman katliam da yapmış olsa Cizre kendi kalıntıları içerisinde kalsa da Cizre’de ön plana çıkan direniş olmuştur. Cizre’de ön plana çıkan kendi tarihsel misyonuna sahip çıkmadır. Tarih boyunca Botan hep bu rolü oynanmıştır. Yani hareketimiz açısından. PKK tarihi açısından da Botan’ın, Cizre’nin çok önemli bir yeri vardır. Gerillanın oturtulduğu, gerillanın büyütüldüğü, başlatıldığı, gerilla mücadelesinin sürdürüldüğü bir alandır, Botan. Yine 15 Ağustos hamlesinin gerçekleştirildiği alandır. Dolayısıyla 14 Aralık hamlesi ya da 24 Temmuz hamlesi, yeni bir de yeni dönemin 15 Ağustos’uydu. 15 Ağustos’tan geri kalan bir tarafı yoktu. Evet savaştır. Savaşta geri çekilmelerde olur. Savaşta dönemsel yenilgiler de olabilir ama biz direndiğimiz sürece yenilmiş olmuyoruz. Ve hala direnebiliyorsak hala güçlü bir savaş verebiliyorsak hala mücadele edebiliyorsak bu kışın ki Cizre ve Sur direnişi sayesindedir. Çünkü düşman kışın bitirmek istiyordu, bastırmak istiyordu ama bırakalım bastırmayı şu anda geldiğimiz düzey Türk devletinin, Türk ordusunu darmadağın eden, parçalayan bir düzeydir. Aslında burada kim yendi, kim yenildi sorusunun cevabını bugünkü Türk sömürgeciliğinin durumuna bakarsak anlayabiliriz. Dağılmış bir ordu, güven duymayan bir devlet yapısı, birbirine güvenmeyen kurumlar, darmadağın olmuş işlemeyen bir sistem. Yani bu yenilginin ruh halidir. Bu o dağınıklığın ruh halidir. Erdoğan, Cizre’den sonra bir ara şöyle bir açıklama yaptı: PKK yenildi, dedi. Aslında o bir itiraftı. Biz PKK karşısında karşısında yenildik itirafıydı. Biz başaramadık güç getiremedik gittik sadece katliam yaptık, geri döndük. Kimseyide ne teslim alabildik, ne iradesini kırabildik, ne de isyanı bastırabildik, ne de direnişi kırabildik. Zaten bu devletin katliamcı bir karakteri var. Ne yaptığı ilk katliamdır, ne de son olacak. Yani devlet açısından katliam yapmak bir zafer değildir.

Her zaman yaptığı bir iştir. Devletin yapmaya çalıştığı irade kırmaydı. Ama Cizre’de değil irade kırılması, irade güçlenmesi oldu. Evet, bugün geldiğimiz düzey itibariyle halkı gençleri belli alanları etkilemiş olsa da olumsuz yönden, belli bir korku oluşturulmuş olsa da ama şu anda hiçbir dönemde olmadığı kadar düşmana karşı büyük bir öfke var Kürdistan halkında. Hiçbir dönemde olmadığı kadar bu devletten kopuş var, bu devlete güvensizlik var. Hiçbir dönemde olmadığı kadar yeni dönemi örgütlemek, yeni dönemin halk ayaklanmasını örgütlemek için yeterli bir veridir bunlar, yeterli materyallerdir.Öfke, tepki ve kopuş. Bu bizi başarıya ve zafere götürecektir. Yeni dönemin Halk Ayaklanması Örgütlenmesi’ne götürecektir bizi. Yeter ki doğru öncülük yapılsın.

Related Articles

Close